Geleneksel Türk dünya görüşünde aile, boy ya da ulusun mesken tuttuğu yurtlar, kendileriyle özdeşleşmektedir. Daha açık bir ifadeyle birinin başına gelen bir kötülükten bütün sistem zarar görmektedir. Türk geleneksel dünya görüşü bu karışık yapı dikkate alınarak kurgulanmaktadır. Başka bir deyişle bu yapı, insanı tabiatın bir parçası kabul edip akrabaları olan tabiata saygı gösterme üzerine kurgulanmaktadır. Aksi durumlarda ailenin, boyun ya da milletin başına felalet geleceği inancı genel kabule dönüşmüştür.
Kendini tabiatın içinde gören Türk toplumu için Tanrı'ya ve ruhlara karşı manevi ve ahlaki davranış normlarının yaptırımları, bu dünyada başlamaktadır. Bu bağlamda dağda, bayırda, eşikte, geçitlerde veya herhangi bir yerde başa gelen feffiketler iyelerle ilgili ceza olarak algılanabilmekte ve normlara uyum hususunda yeterince titizlik gösterilmemiş olabileceğini akla getirmektedir. Türk insanının kendini, çevresini, attığı her adımı ve yaptığı her davranışı bu bilinç çerçevesinde her daim kontrollü olmaya zorlayan bu normlar, aynı zamanda insan olmanın medeni kalıplarını yerine getirmeyi zorunlu kılmıştır. Tabiata saygı göstermeyi, hayatı düzene koymayı sağlayan ve daha anlamlı hâle getiren bu gönüllü zorunluluk, geleneksel anlayışa göre mutluluğun, sağlığın, huzurun, adaletin, servetin ve diğer bütün güzelliklerin teminatı olarak algılanmıştır. İyelere karşı gösterilen bu duyarlılık, çevreyi koruma bağlamında, Türk geleneksel dünya görüşünü zirveye çıkarmıştır.
Geleneksel Türk dünya görüşünde aile, boy ya da ulusun mesken tuttuğu yurtlar, kendileriyle özdeşleşmektedir. Daha açık bir ifadeyle birinin başına gelen bir kötülükten bütün sistem zarar görmektedir. Türk geleneksel dünya görüşü bu karışık yapı dikkate alınarak kurgulanmaktadır. Başka bir deyişle bu yapı, insanı tabiatın bir parçası kabul edip akrabaları olan tabiata saygı gösterme üzerine kurgulanmaktadır. Aksi durumlarda ailenin, boyun ya da milletin başına felalet geleceği inancı genel kabule dönüşmüştür.
Kendini tabiatın içinde gören Türk toplumu için Tanrı'ya ve ruhlara karşı manevi ve ahlaki davranış normlarının yaptırımları, bu dünyada başlamaktadır. Bu bağlamda dağda, bayırda, eşikte, geçitlerde veya herhangi bir yerde başa gelen feffiketler iyelerle ilgili ceza olarak algılanabilmekte ve normlara uyum hususunda yeterince titizlik gösterilmemiş olabileceğini akla getirmektedir. Türk insanının kendini, çevresini, attığı her adımı ve yaptığı her davranışı bu bilinç çerçevesinde her daim kontrollü olmaya zorlayan bu normlar, aynı zamanda insan olmanın medeni kalıplarını yerine getirmeyi zorunlu kılmıştır. Tabiata saygı göstermeyi, hayatı düzene koymayı sağlayan ve daha anlamlı hâle getiren bu gönüllü zorunluluk, geleneksel anlayışa göre mutluluğun, sağlığın, huzurun, adaletin, servetin ve diğer bütün güzelliklerin teminatı olarak algılanmıştır. İyelere karşı gösterilen bu duyarlılık, çevreyi koruma bağlamında, Türk geleneksel dünya görüşünü zirveye çıkarmıştır.