1942 Aralık'ı... Manstein'in Panzerleri, Stalingrad önlerinde sıkışıp kalan Nazi ordularını kurtarmak için cepheye sokulmaya çalışıyorlar. Hedefle aralarında buzlarla kaplı bir ırmaktan başka bir şey yok. Ve Sovyet Ordusu, düşman tanklarını bu son doğal engele varmadan durdurmak için harekete geçiyor. Sıcak Karlar, yalnızca bir savaş romanı değil, psikolojik olarak da “savaşan insanı” konu alan üstün bir yapıttır.
Kendisi de Stalingrad'da bir topçu subayı olarak savaşmış olan Yuri Bondarev, romanını dökülen kan ve gözyaşıyla ısınan karlara ithafen, Sıcak Karlar olarak adlandırmış.
Kitabı okurken, hepsi asker olan karakterlerin aynı kaderi paylaşsalar da aslında birbirinden nasıl farklı özelliklere sahip olduklarına, zor zamanlarda nasıl tepkiler verdiklerine, yer yer birbirleriyle çeliştiklerine ve savaşın içinde nasıl dönüşüme uğrayıp derinleştiklerine şahit oluyoruz.
Yuri Bondarev, romanda Stalingrad savaşının tablosunu çok farklı karakterler kullanarak çiziyor. Oldukça hızlı bir şekilde gelişen olaylar akıcı bir dille hem sıradan askerlerin, hem de bütün operasyonun sorumluluğunu alan komutanın gözünden bizlere aktarılırken; yer yer geriye dönüşlerle de bir nefes alıp olayların derinliğini kavramamız sağlanıyor.
1942 Aralık'ı... Manstein'in Panzerleri, Stalingrad önlerinde sıkışıp kalan Nazi ordularını kurtarmak için cepheye sokulmaya çalışıyorlar. Hedefle aralarında buzlarla kaplı bir ırmaktan başka bir şey yok. Ve Sovyet Ordusu, düşman tanklarını bu son doğal engele varmadan durdurmak için harekete geçiyor. Sıcak Karlar, yalnızca bir savaş romanı değil, psikolojik olarak da “savaşan insanı” konu alan üstün bir yapıttır.
Kendisi de Stalingrad'da bir topçu subayı olarak savaşmış olan Yuri Bondarev, romanını dökülen kan ve gözyaşıyla ısınan karlara ithafen, Sıcak Karlar olarak adlandırmış.
Kitabı okurken, hepsi asker olan karakterlerin aynı kaderi paylaşsalar da aslında birbirinden nasıl farklı özelliklere sahip olduklarına, zor zamanlarda nasıl tepkiler verdiklerine, yer yer birbirleriyle çeliştiklerine ve savaşın içinde nasıl dönüşüme uğrayıp derinleştiklerine şahit oluyoruz.
Yuri Bondarev, romanda Stalingrad savaşının tablosunu çok farklı karakterler kullanarak çiziyor. Oldukça hızlı bir şekilde gelişen olaylar akıcı bir dille hem sıradan askerlerin, hem de bütün operasyonun sorumluluğunu alan komutanın gözünden bizlere aktarılırken; yer yer geriye dönüşlerle de bir nefes alıp olayların derinliğini kavramamız sağlanıyor.