Akıllara Virginia Woolf'u getiren etkili bir anlatımla Levy'nin yarattığı güçlü bir roman… Afallatıcı.”
–Erica Wagner, The Guardian
Eve Yüzerken, Siyah Votka ve Bilmek İstemediğim Şeyler kitaplarıyla tanıdığımız Deborah Levy'nin Man Booker Ödülü'ne aday gösterilen Sıcak Süt romanı, bizi İspanya'nın sıcak sahillerine götürüyor. Antropoloji doktorasını yarım bırakarak tüm zamanını annesine ayırmış olan Sofia, burada hayatına giren yabancılarla ondan biraz olsun uzaklaşma fırsatı bulur. Tüm ilginç yanlarıyla Doktor Gómez ve Hemşire Günışığı'na annesini emanet eder ve hayatını yeniden ele almaya girişir. Azat etmesi gereken bir köpek, çarpışması gereken denizanaları, uzlaşması gereken bir annesi, baş etmesi gereken bir doktor, tanışması gereken yabancılar, tatması gereken duygular ve tanıması gereken kendisiyle kavurucu İspanya güneşi altında geçen bir yaz…
Deborah Levy'nin hayalgücü, şiirsel bir dil, ciddi bir mizah, gündelik şeylerde rastladığı küçük mucizeler ve bolca sembolizmle bezediği anlatısı, eleştirmenlerce Virginia Woolf gibi yazarlarla birlikte anılmasını haklı çıkarırken, özgün dilini de vurguluyor ve önemli çağdaş yazarlar arasındaki yerini sağlamlaştırıyor.
Bizleri, cinselliğin, dile getirilmeyen öfkenin, mitoloji ve modernitenin, dahası hayatı tecrübe etmenin, meraklı olmanın, sersemlemenin ve hayatı tam manasıyla yaşamanın keşfine çıkaran Sıcak Süt'te cinsiyetler flulaşıyor, kadınlar erkeksi oluyor ve aşılan bu sınırlar, romanın merkezindeki mücadelenin de arkaplanını oluşturuyor.
“Levy, vahşi bir güzellik ve şiirsel bir can sıkıntısı ağı örüyor… Kitap, çekici, esrarlı bir güç kullanıyor; tıpkı bir tarot destesi gibi, her bir sayfa pek çok üstü örtülü ima ile bezeli.”
–The New York Times Book Review
Akıllara Virginia Woolf'u getiren etkili bir anlatımla Levy'nin yarattığı güçlü bir roman… Afallatıcı.”
–Erica Wagner, The Guardian
Eve Yüzerken, Siyah Votka ve Bilmek İstemediğim Şeyler kitaplarıyla tanıdığımız Deborah Levy'nin Man Booker Ödülü'ne aday gösterilen Sıcak Süt romanı, bizi İspanya'nın sıcak sahillerine götürüyor. Antropoloji doktorasını yarım bırakarak tüm zamanını annesine ayırmış olan Sofia, burada hayatına giren yabancılarla ondan biraz olsun uzaklaşma fırsatı bulur. Tüm ilginç yanlarıyla Doktor Gómez ve Hemşire Günışığı'na annesini emanet eder ve hayatını yeniden ele almaya girişir. Azat etmesi gereken bir köpek, çarpışması gereken denizanaları, uzlaşması gereken bir annesi, baş etmesi gereken bir doktor, tanışması gereken yabancılar, tatması gereken duygular ve tanıması gereken kendisiyle kavurucu İspanya güneşi altında geçen bir yaz…
Deborah Levy'nin hayalgücü, şiirsel bir dil, ciddi bir mizah, gündelik şeylerde rastladığı küçük mucizeler ve bolca sembolizmle bezediği anlatısı, eleştirmenlerce Virginia Woolf gibi yazarlarla birlikte anılmasını haklı çıkarırken, özgün dilini de vurguluyor ve önemli çağdaş yazarlar arasındaki yerini sağlamlaştırıyor.
Bizleri, cinselliğin, dile getirilmeyen öfkenin, mitoloji ve modernitenin, dahası hayatı tecrübe etmenin, meraklı olmanın, sersemlemenin ve hayatı tam manasıyla yaşamanın keşfine çıkaran Sıcak Süt'te cinsiyetler flulaşıyor, kadınlar erkeksi oluyor ve aşılan bu sınırlar, romanın merkezindeki mücadelenin de arkaplanını oluşturuyor.
“Levy, vahşi bir güzellik ve şiirsel bir can sıkıntısı ağı örüyor… Kitap, çekici, esrarlı bir güç kullanıyor; tıpkı bir tarot destesi gibi, her bir sayfa pek çok üstü örtülü ima ile bezeli.”
–The New York Times Book Review