Sıfır Enerji Mimarlığına Doğru: Yeni Güneş Enerjili Tasarım hem tasarım nefasetini hem de düşük enerji kullanımını teşvik eden güneş enerjili mimarlığa yönelik yeni yaklaşımlara ilişkin teori, uygulama ve ilkeleri açıklıyor. Çağdaş “sıfır enerji” ve “düşük enerji” mimarlığında, estetik ve teknolojiyi tasarımla bütünleştirmeyi başarmış on adet yapıyı fotoğraf, şema ve grafikler eşliğinde inceleyerek enerji verimliliklerini ortaya koyuyor. Mimarlığı ekolojik sorunların çözümüne yardımcı olacak şekilde yeniden tanımlama ve uygulama kaygısı taşıyan mimar, içmimar, peyzaj mimarı, kentsel tasarımcı ve mühendislere yol göstermeyi hedefliyor.
Kitabın yazarı Mary Guzowski günümüzde dünyanın en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkan enerji ve iklim sorunlarının yapılı çevreyle olan ilişkisini şu şekilde özetliyor ve hepimize yeni umut kapıları açıyor:
“Varoluşundan bu yana insanoğlu, mevsimler ve bin yıllar boyunca güneş doğup batarken sonsuz bir gündüz-gece döngüsü içinde, aydınlık ve karanlığın ritmine ayak uydurmayı sürdürmüştür. Yaşamımızı sürdürmek için güneş ve rüzgârı kontrol altına almaya çalışırken buna paralel olarak mimari çevreyi şekillendirmekteyiz. İnsanlar; tarih boyunca basit ve sıradan yöntemlerle evler, mahalleler, ortak alanlar, köyler ve hatta bilgelikle güneş enerjili kentler inşa etmişlerdir. Güneş ve rüzgâr, bir binanın mimari tasarımında biçimden plana, kesitten malzemelere ve detaylara kadar her ölçekte ilham verir. Dünyanın neresinde ve hangi iklim kuşağında olursak olalım, aydınlık ve ısınmak için güneşe, serinlemek için rüzgâra gereksinim duyarız.
Henüz 20. yüzyılın ortalarına varmadan, fosil yakıtların kullanılmasının, mekanik sistemlerin üretiminin ve karayolu inşaatlarının yaygınlaşmasıyla ışık ve ısı kaynağımız güneşe, hava kaynağımız rüzgâra sırtımızı döndük. Bunun sonucunda da kaynakların tükenmesi, kirlilik ve atık üretimi, doğaya yabancılaşma gibi güncel sorunlarla karşılaştık. Ne mutlu ki, dünyanın her bir tarafından mimarlar ve tasarımcılar küresel ısınma ve mevsim değişikliğinin etkilerini azaltmak amacıyla bu korkunç gidişata karşı harekete geçtiler. Halihazırda düşük enerji tüketimi ve düşük karbon salımı yapan tasarımlar gerçekleştirilmiş olsa da artık öncelikli hedef, hiç enerji tüketmeyen ve karbon salımı yapmayan yapılar üretmektir.”
Güneş ve rüzgârla şekillenen binalar, yalnızca yeni enerji yaklaşımları açısından değil, sosyal ve çevresel yaklaşımlar açısından da insanların bakış açısını etkilemekte, dünyamızın muhtaç olduğu ekolojik yaklaşıma toplumsal bir katkı sağlamaktadır. Üstelik tasarımın ayrılmaz bir parçası olan estetik de “insanın sağlığını, esenliğini, yerel ve ekolojik sistemlerle bağını olumlu yönde etkiler”.
Kitapta incelenen on proje; “Ekolojik görüşü desteklemek”, “Pasif güneş enerjili tasarıma öncelik vermek”, “Yetinme etiğini tanımlamak”, “Duyarlı kabuklar kullanmak” ve “Ekolojik estetiği ifade etmek” başlıkları altında ele alınarak, yeni ekolojik yaklaşımın mimarlıkla kesiştiği noktada öne çıkan ilkelerin vurgulanmasını hedeflemiştir.
“Bu proje incelemeleri, yeni nesil yenilenebilir mimarlığı şekillendirme konusunda güneş ve rüzgârın etkisinin daha iyi kavranmasını sağlayabilir. Burada tanıtılan öncü mimarlar ve projeler, günümüzün ekolojik sorunlarına duyarlı olan güneş enerjili yeni mimarlığı sunmakta ve algılarımıza hitap eden mimarlık ürünleri sayesinde güzel dünyamız üzerinde yaşamanın daha kolay olabileceğini bizlere göstermektedir.”
Sıfır Enerji Mimarlığına Doğru: Yeni Güneş Enerjili Tasarım hem tasarım nefasetini hem de düşük enerji kullanımını teşvik eden güneş enerjili mimarlığa yönelik yeni yaklaşımlara ilişkin teori, uygulama ve ilkeleri açıklıyor. Çağdaş “sıfır enerji” ve “düşük enerji” mimarlığında, estetik ve teknolojiyi tasarımla bütünleştirmeyi başarmış on adet yapıyı fotoğraf, şema ve grafikler eşliğinde inceleyerek enerji verimliliklerini ortaya koyuyor. Mimarlığı ekolojik sorunların çözümüne yardımcı olacak şekilde yeniden tanımlama ve uygulama kaygısı taşıyan mimar, içmimar, peyzaj mimarı, kentsel tasarımcı ve mühendislere yol göstermeyi hedefliyor.
Kitabın yazarı Mary Guzowski günümüzde dünyanın en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkan enerji ve iklim sorunlarının yapılı çevreyle olan ilişkisini şu şekilde özetliyor ve hepimize yeni umut kapıları açıyor:
“Varoluşundan bu yana insanoğlu, mevsimler ve bin yıllar boyunca güneş doğup batarken sonsuz bir gündüz-gece döngüsü içinde, aydınlık ve karanlığın ritmine ayak uydurmayı sürdürmüştür. Yaşamımızı sürdürmek için güneş ve rüzgârı kontrol altına almaya çalışırken buna paralel olarak mimari çevreyi şekillendirmekteyiz. İnsanlar; tarih boyunca basit ve sıradan yöntemlerle evler, mahalleler, ortak alanlar, köyler ve hatta bilgelikle güneş enerjili kentler inşa etmişlerdir. Güneş ve rüzgâr, bir binanın mimari tasarımında biçimden plana, kesitten malzemelere ve detaylara kadar her ölçekte ilham verir. Dünyanın neresinde ve hangi iklim kuşağında olursak olalım, aydınlık ve ısınmak için güneşe, serinlemek için rüzgâra gereksinim duyarız.
Henüz 20. yüzyılın ortalarına varmadan, fosil yakıtların kullanılmasının, mekanik sistemlerin üretiminin ve karayolu inşaatlarının yaygınlaşmasıyla ışık ve ısı kaynağımız güneşe, hava kaynağımız rüzgâra sırtımızı döndük. Bunun sonucunda da kaynakların tükenmesi, kirlilik ve atık üretimi, doğaya yabancılaşma gibi güncel sorunlarla karşılaştık. Ne mutlu ki, dünyanın her bir tarafından mimarlar ve tasarımcılar küresel ısınma ve mevsim değişikliğinin etkilerini azaltmak amacıyla bu korkunç gidişata karşı harekete geçtiler. Halihazırda düşük enerji tüketimi ve düşük karbon salımı yapan tasarımlar gerçekleştirilmiş olsa da artık öncelikli hedef, hiç enerji tüketmeyen ve karbon salımı yapmayan yapılar üretmektir.”
Güneş ve rüzgârla şekillenen binalar, yalnızca yeni enerji yaklaşımları açısından değil, sosyal ve çevresel yaklaşımlar açısından da insanların bakış açısını etkilemekte, dünyamızın muhtaç olduğu ekolojik yaklaşıma toplumsal bir katkı sağlamaktadır. Üstelik tasarımın ayrılmaz bir parçası olan estetik de “insanın sağlığını, esenliğini, yerel ve ekolojik sistemlerle bağını olumlu yönde etkiler”.
Kitapta incelenen on proje; “Ekolojik görüşü desteklemek”, “Pasif güneş enerjili tasarıma öncelik vermek”, “Yetinme etiğini tanımlamak”, “Duyarlı kabuklar kullanmak” ve “Ekolojik estetiği ifade etmek” başlıkları altında ele alınarak, yeni ekolojik yaklaşımın mimarlıkla kesiştiği noktada öne çıkan ilkelerin vurgulanmasını hedeflemiştir.
“Bu proje incelemeleri, yeni nesil yenilenebilir mimarlığı şekillendirme konusunda güneş ve rüzgârın etkisinin daha iyi kavranmasını sağlayabilir. Burada tanıtılan öncü mimarlar ve projeler, günümüzün ekolojik sorunlarına duyarlı olan güneş enerjili yeni mimarlığı sunmakta ve algılarımıza hitap eden mimarlık ürünleri sayesinde güzel dünyamız üzerinde yaşamanın daha kolay olabileceğini bizlere göstermektedir.”