Denizli'nin Bünyan ilçesindeki Yazıcıoğlu ailesinin duvarında asılı duran yapraklı takvimin, 13 Mayıs 1971 tarihini gösteren yaprağı halen koparılmamış olarak duvarda asılı durmaktadır. Çünkü, damatları Sinan Cemgil, o gün ölmüştür.
Kitap, İstanbul'da başlayıp Nurhak Dağları'nda sonsuzluğa dönüşen bir yaşamın zihinleri zorlayan hikayesi, Türkiye'nin kısa toplumsal tarihinin geniş bir özeti, ilkeleri ve insanlığın evrensel değerleri için yaşayan ve bu uğurda ölümü göze alabilecek kadar erdem sahibi olan, belki de yaşamayı hepimizden daha fazla hakeden, bir dönem gençliğinin kurutulmuş gül öyküsüdür.
Emekli albay Yılmaz Erkekoğlu anlatıyor;
"İnekli köyünde 31 Mayıs 1971 tarihinde meydana gelen silahlı çatışmada ölen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan'ın ailelerine cenazelerini alıp almayacakları şeklinde, Gölbaşı Cumhuriyet Savcılığı'na telgraf çekilmişti.
Geldiler!.
Oğlunun cenazesinin teslim aldıktan sonra Adnan Cemgil, bir konuşma yaptı. Hatırlayabildiğim kadarı ile içeriği şöyleydi:
- Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Kendim öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyidir. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Bu sonuç onun olmasa yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum.
Köylülere baktım. Biraz önce dikkatlice dinledikleri Adnan Hoca'nın sözü bitince, başlarını öne eğdiler."
Denizli'nin Bünyan ilçesindeki Yazıcıoğlu ailesinin duvarında asılı duran yapraklı takvimin, 13 Mayıs 1971 tarihini gösteren yaprağı halen koparılmamış olarak duvarda asılı durmaktadır. Çünkü, damatları Sinan Cemgil, o gün ölmüştür.
Kitap, İstanbul'da başlayıp Nurhak Dağları'nda sonsuzluğa dönüşen bir yaşamın zihinleri zorlayan hikayesi, Türkiye'nin kısa toplumsal tarihinin geniş bir özeti, ilkeleri ve insanlığın evrensel değerleri için yaşayan ve bu uğurda ölümü göze alabilecek kadar erdem sahibi olan, belki de yaşamayı hepimizden daha fazla hakeden, bir dönem gençliğinin kurutulmuş gül öyküsüdür.
Emekli albay Yılmaz Erkekoğlu anlatıyor;
"İnekli köyünde 31 Mayıs 1971 tarihinde meydana gelen silahlı çatışmada ölen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan'ın ailelerine cenazelerini alıp almayacakları şeklinde, Gölbaşı Cumhuriyet Savcılığı'na telgraf çekilmişti.
Geldiler!.
Oğlunun cenazesinin teslim aldıktan sonra Adnan Cemgil, bir konuşma yaptı. Hatırlayabildiğim kadarı ile içeriği şöyleydi:
- Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Kendim öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyidir. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Bu sonuç onun olmasa yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum.
Köylülere baktım. Biraz önce dikkatlice dinledikleri Adnan Hoca'nın sözü bitince, başlarını öne eğdiler."