Bu zavallı eserimin istibdat dönemine ait kötü bir tarihçesi vardır. O devir yağmacılarından biri başkalarının eserlerini çaldığı iddiasıyla meydana çıkmış, bütün Osmanlı yazarlarını kendine haraca bağlamıştı
Zorbalığını türlü türlü hikayelerle halka tanıtanlar, bilhassa rütbeleri yüksek, günde birkaç defa Yıldız Bayırı'nı tırmanmak için araba beygirleri güçlü olanlar, Başkatip Tahsin Paşa'nın huzuruna giriş emrinde izni bol olanlar zamanın başarılı insanları sayılırdı. Bu basın gaspına karşı Osmanlı Yazarları, isyan etmek hakkı göstermek istediler. Söz alev alırken sansür, elinde kalem şeklindeki kınından çıkardığı kanlı kılıcıyla sessizlik emretti.
Bütün yazar arkadaşlarımla ''dilde yara, elde kalem '' öyle susup kaldık. ''Alafranga'', sabahleyin bizim gazetenin, öğleyin zorba matbaasının tezgahından çıkıyor; bir iki saat sonra zamanın servetli ve bilgili, şefkatli beyefendi hazretleri basına formalar dağıtılıyordu. Bu haydutluk, bu üzücü karışıklık içinde eser birkaç tefrika neşredildi. Nihayet bir gün yazara gelen sansür ''prova''sı romanın idam fermanı olan bir kırmızı çizgiyle baştan sona yaralandı. Yayına devam etmeye imkan olmadığını anladık. Pek müteessir olduk. Fakat kazaya razı olmaktan başka çare yoktu.
Hatta üzüntümüzün çokluğundan yayıncıyla bu birkaç günlük muhasebeyi de ahrete bırakarak ''alafranga'' yı gömdük. Bugün sekiz senelik mezarının tozunu silkerek Şıpsevdi şeklinde ortaya çıkan şu eser hürriyet nefesiyle taze ruh bulmuş eski alafranga, işte o istibdat şehididir.
Bu zavallı eserimin istibdat dönemine ait kötü bir tarihçesi vardır. O devir yağmacılarından biri başkalarının eserlerini çaldığı iddiasıyla meydana çıkmış, bütün Osmanlı yazarlarını kendine haraca bağlamıştı
Zorbalığını türlü türlü hikayelerle halka tanıtanlar, bilhassa rütbeleri yüksek, günde birkaç defa Yıldız Bayırı'nı tırmanmak için araba beygirleri güçlü olanlar, Başkatip Tahsin Paşa'nın huzuruna giriş emrinde izni bol olanlar zamanın başarılı insanları sayılırdı. Bu basın gaspına karşı Osmanlı Yazarları, isyan etmek hakkı göstermek istediler. Söz alev alırken sansür, elinde kalem şeklindeki kınından çıkardığı kanlı kılıcıyla sessizlik emretti.
Bütün yazar arkadaşlarımla ''dilde yara, elde kalem '' öyle susup kaldık. ''Alafranga'', sabahleyin bizim gazetenin, öğleyin zorba matbaasının tezgahından çıkıyor; bir iki saat sonra zamanın servetli ve bilgili, şefkatli beyefendi hazretleri basına formalar dağıtılıyordu. Bu haydutluk, bu üzücü karışıklık içinde eser birkaç tefrika neşredildi. Nihayet bir gün yazara gelen sansür ''prova''sı romanın idam fermanı olan bir kırmızı çizgiyle baştan sona yaralandı. Yayına devam etmeye imkan olmadığını anladık. Pek müteessir olduk. Fakat kazaya razı olmaktan başka çare yoktu.
Hatta üzüntümüzün çokluğundan yayıncıyla bu birkaç günlük muhasebeyi de ahrete bırakarak ''alafranga'' yı gömdük. Bugün sekiz senelik mezarının tozunu silkerek Şıpsevdi şeklinde ortaya çıkan şu eser hürriyet nefesiyle taze ruh bulmuş eski alafranga, işte o istibdat şehididir.