Düşünce ile eylem arasındaki ilişkinin önemi, temelde insanın yapıp ettikleri üzerine düşünebilen bir varlık olmasından kaynaklanır. Düşünmenin anlamı, yalnızca eylemlerle verili amaçlar arasında bağlantı kurmakla sınırlı kalmaz, amaçları ve eylemlerin sonuçlarını değerlendirmeyi de içerir. Konu siyaset olduğunda ise, düşünce ile eylem arasındaki ilişkinin öneminin daha da arttığı ve düşünce-eylem ilişkisinin siyaset bağlamındaki karşılığının siyaset-felsefe ilişkisi olduğu söylenebilir. Siyaset, toplumsal bir bağlamı olması, eyleme dayalı olması ve ortak yaşamı düzenleyen iktidar ilişkilerini içermesi ve bütünün yönetimine duyduğu ilgi nedeniyle de felsefeyle ilişkilidir. Aristoteles'ten başlayıp Hegel, Kant, Nietzsche, Marx, Leo Strauss, Habermas gibi düşünürlerin görüşlerine dayanarak ilerleyen ve "Siyasetten Felsefeye", "Felsefenin Işığında Siyaset" ve "Siyaset Felsefesinin Sınırları" başlıklı üç ana bölümden oluşan Siyaset Felsefesi, bugün her zamankinden daha fazla aydınlatıcı olacaktır.
Düşünce ile eylem arasındaki ilişkinin önemi, temelde insanın yapıp ettikleri üzerine düşünebilen bir varlık olmasından kaynaklanır. Düşünmenin anlamı, yalnızca eylemlerle verili amaçlar arasında bağlantı kurmakla sınırlı kalmaz, amaçları ve eylemlerin sonuçlarını değerlendirmeyi de içerir. Konu siyaset olduğunda ise, düşünce ile eylem arasındaki ilişkinin öneminin daha da arttığı ve düşünce-eylem ilişkisinin siyaset bağlamındaki karşılığının siyaset-felsefe ilişkisi olduğu söylenebilir. Siyaset, toplumsal bir bağlamı olması, eyleme dayalı olması ve ortak yaşamı düzenleyen iktidar ilişkilerini içermesi ve bütünün yönetimine duyduğu ilgi nedeniyle de felsefeyle ilişkilidir. Aristoteles'ten başlayıp Hegel, Kant, Nietzsche, Marx, Leo Strauss, Habermas gibi düşünürlerin görüşlerine dayanarak ilerleyen ve "Siyasetten Felsefeye", "Felsefenin Işığında Siyaset" ve "Siyaset Felsefesinin Sınırları" başlıklı üç ana bölümden oluşan Siyaset Felsefesi, bugün her zamankinden daha fazla aydınlatıcı olacaktır.