Elinizdeki kitap, esas itibariyle 1990 sonrası başlayan dijital çağda dünyaya gelen kuşağın bu çağın gerçek yerlileri olduğu, daha öncesinde doğup bu çağa ayak uydurmaya çalışanlarınsa dijital göçmenler olduğu iddiasından hareket etmektedir. Sosyal değişimlerin beraberinde sosyal hareketleri doğurmaması düşünülemez. Bu açıdan, dijital yerlilerin ortaya çıkaracağı değişimlerin anlaşılması, talep ve sorunlarının tespit edilmesi önümüzdeki dönemde siyaset kurumunun en zorlu görevlerinden biri olmaya aday gözükmektedir. İnsanlığın ortak geçmişinde yer alan "kuşaklararası fark ve çatışma"nın dijital göçmenler ve yerliler arasında bugüne kadar neredeyse hiç bir kuşak arasında görülmemiş derecede olmasından belki daha da ilginci, "yerliler" arasındaki kuşak-içi farklılıkların da hiç bir zaman bu yoğunlukta görülmemiş olmasıdır. "Teknolojik yeniliklerden bir tanesi daha" olarak değerlendirilmek yerine olumlu ve olumsuz yönleriyle daha çok bir uygarlık değişimi izlenimi veren dijital çağın bu kitapta mercek altına alınan "dijital göçmen", "dijital yerli" ve "dijital aktivizm" gibi kavramları çok kısa sürede geride bırakıp "aşması", hatta neredeyse "anlamsız" hale getirmesi "çağın yazarlara bir cilvesi" olarak görülebilir. Fakat öte taraftan incelenen konunun dijital çağın cilvesine yenik düşme riskine rağmen daha az insanın ulaşacağı bir doktora tezi olmaktan çıkarılıp kitaplaştırılması, tam da dijital çağın bu yönünü ortaya koyacak somut bir örnek olarak da alınabilir.
Kendileri de birer "dijital göçmen" olan yazarların konuyu çalışırken yaşadıkları "dijital aydınlanmanın" kitabı okuyan diğer tüm dijital göçmenlerin ve hatta dijital yerlilerin yolculuklarında küçük bir ışık olması dileğiyle...
Elinizdeki kitap, esas itibariyle 1990 sonrası başlayan dijital çağda dünyaya gelen kuşağın bu çağın gerçek yerlileri olduğu, daha öncesinde doğup bu çağa ayak uydurmaya çalışanlarınsa dijital göçmenler olduğu iddiasından hareket etmektedir. Sosyal değişimlerin beraberinde sosyal hareketleri doğurmaması düşünülemez. Bu açıdan, dijital yerlilerin ortaya çıkaracağı değişimlerin anlaşılması, talep ve sorunlarının tespit edilmesi önümüzdeki dönemde siyaset kurumunun en zorlu görevlerinden biri olmaya aday gözükmektedir. İnsanlığın ortak geçmişinde yer alan "kuşaklararası fark ve çatışma"nın dijital göçmenler ve yerliler arasında bugüne kadar neredeyse hiç bir kuşak arasında görülmemiş derecede olmasından belki daha da ilginci, "yerliler" arasındaki kuşak-içi farklılıkların da hiç bir zaman bu yoğunlukta görülmemiş olmasıdır. "Teknolojik yeniliklerden bir tanesi daha" olarak değerlendirilmek yerine olumlu ve olumsuz yönleriyle daha çok bir uygarlık değişimi izlenimi veren dijital çağın bu kitapta mercek altına alınan "dijital göçmen", "dijital yerli" ve "dijital aktivizm" gibi kavramları çok kısa sürede geride bırakıp "aşması", hatta neredeyse "anlamsız" hale getirmesi "çağın yazarlara bir cilvesi" olarak görülebilir. Fakat öte taraftan incelenen konunun dijital çağın cilvesine yenik düşme riskine rağmen daha az insanın ulaşacağı bir doktora tezi olmaktan çıkarılıp kitaplaştırılması, tam da dijital çağın bu yönünü ortaya koyacak somut bir örnek olarak da alınabilir.
Kendileri de birer "dijital göçmen" olan yazarların konuyu çalışırken yaşadıkları "dijital aydınlanmanın" kitabı okuyan diğer tüm dijital göçmenlerin ve hatta dijital yerlilerin yolculuklarında küçük bir ışık olması dileğiyle...