Bu kitapta anlatılan Svalbard coğrafyası, o Uzakkuzey toprağı yazara, dingin ve sessiz bir coşku vermiştir: “Coşku, insan eliyle dönüştürülmemiş alanların, uzamların görkeminden; ancak arada kısa süre için bir kuşun çığlığı ile ya da sadece esen rüzgâr ve yükselen deniz gibi doğanın özgül etkisiyle bozulan sessizlikten; sık sık sislerle, alçalmış bulutlarla kenar çizgileri bulanıklaşan görünümlerden ve bunun yarattığı Yer ile Uzay arasında bir yerde bulunma duygusundan; bir yanda soluk ve soğuk renklerden, beyazdan, kurşuni ya da gümüşiden, denizin maviyle yeşil arasında gidiş gelişinden; bir yanda da bu soğuk ortamda birden karşınıza çıkan, taşların arasından yapraklarını gösteren parlak renkli ama kısa ömürlü çiçeklerin varlığından; yabanıl faunanın doğasından ve doğanın genelde evcilleştirilememiş oluşunun verdiği “başlangıcı yaşama” duyumsamasından kaynaklanır. Bu coşkunun tezahürü de sadece yaratan doğa karşısında duyulan ürpermedir.”
Bu kitapta anlatılan Svalbard coğrafyası, o Uzakkuzey toprağı yazara, dingin ve sessiz bir coşku vermiştir: “Coşku, insan eliyle dönüştürülmemiş alanların, uzamların görkeminden; ancak arada kısa süre için bir kuşun çığlığı ile ya da sadece esen rüzgâr ve yükselen deniz gibi doğanın özgül etkisiyle bozulan sessizlikten; sık sık sislerle, alçalmış bulutlarla kenar çizgileri bulanıklaşan görünümlerden ve bunun yarattığı Yer ile Uzay arasında bir yerde bulunma duygusundan; bir yanda soluk ve soğuk renklerden, beyazdan, kurşuni ya da gümüşiden, denizin maviyle yeşil arasında gidiş gelişinden; bir yanda da bu soğuk ortamda birden karşınıza çıkan, taşların arasından yapraklarını gösteren parlak renkli ama kısa ömürlü çiçeklerin varlığından; yabanıl faunanın doğasından ve doğanın genelde evcilleştirilememiş oluşunun verdiği “başlangıcı yaşama” duyumsamasından kaynaklanır. Bu coşkunun tezahürü de sadece yaratan doğa karşısında duyulan ürpermedir.”