Balkan yarımadası, coğrafi açıdan çok önemli bir geçiş bölgesi olması ve güçlü deniz bağlantısı nedeniyle, Avrasya eksenli tüm büyük siyasal güç merkezleri tarafından hâkimiyet altına alınma mücadelesine tanık olunan bir bölgedir. Bölgeyi hâkimiyeti altında tutan merkezi imparatorlukların zayıflaması ve dağılması süreci, merkezkaç siyasal yapılar arasında çok çatışmacı ilişkilerin başlamasına yol açmaktadır. Bu süreç sonucunda çoğu zaman merkezkaç siyasal yapılardan bir tanesi, benzer siyasal hedefler taşıyan diğer merkezkaç unsurları hâkimiyeti altına alarak merkezi inşa etmektedir. Bu dönem, uluslararası politik ilişkilerde çatışma dinamiğinin çok yüksek olduğu bir safhanın geride kalması anlamına gelmektedir. Bölgede büyük bir merkezi siyasal yapının inşası sonucu, (Balkanlar eksenli) uluslararası politik ilişkilerde istikrarlı bir döneme girilmektedir. Ancak bu süreçler boyunca merkez-merkezkaç güçler arasında sürmekte olan güç mücadelesi ekseninde yaşanan olaylar halkların tarihsel belleğinde çok derin izler bırakmaktadır. Dünya siyasal sisteminde yaşanan çok köklü dönemsel değişim ve dönüşümler, uluslararası politika alanında çatışmacı dinamikleri gün yüzüne çıkarabilmektedir. Halkların tarihsel belleğindeki negatif imajlar, çatışmacı uluslararası politika ortamını besleyecek çok güçlü argümanlar sunabilmektedir. Soğuk Savaş sonrası Balkanlar bölgesi, uluslararası politikanın gündemini 11 yıl boyunca (1989-2000) yaşanan şiddet ve savaş olayları/gelişmeleri ile meşgul etmiştir. Yugoslavya'nın dağılması süreci, bir yandan federatif yapıdan bağımsızlığını ilan eden cumhuriyetler, diğer yandan Kosova gibi özerk bölgelerin bağımsızlık isteğini öne çıkartmıştır. Sırbistan siyasal seçkinlerinin, ülkelerini merkeze alarak inşa etmeye çalıştıkları yeni siyasal yapının kurgulanması ve gerçekleştirilmesi için üretilen dış politika yönelimleri ise askeri kuvvet kullanımını önceleyen bir nitelik taşımaktadır. Bu tarz bir dış politika yöneliminin, Balkanlar eksenli uluslararası politika ilişkilerinde çatışma dinamiğini arttıracağı, bölgesel ve küresel dengeleri derinlemesine sarsacağı açıktır.
Bu çalışma, bölgesel ve küresel dengeleri etkileme noktasında Balkanlar bölgesinin ‘yayılma' potansiyeli en büyük sorunu olarak nitelenebilecek ‘Kosova Sorunu'nu; sorunun uluslararası politikada çatışma dinamiğini arttırmasının tarihsel ve dönemsel sebeplerini derinlemesine inceleyen çözümlemeci bir çabanın ürünüdür. Soğuk Savaş sonrası Yugoslavya'nın dağılması süreciyle ilgili çok sayıda akademik çalışma yapılmıştır. Elinizdeki çalışma, belki biraz iddialı bir ifade olabilir ancak Soğuk Savaş sonrası Balkan yarımadası eksenli yaşanan çatışmaların kökenine dair oldukça kapsamlı bir uluslararası politika çözümlemesidir. Bu noktada Balkan çalışmaları konusunda önemli bir boşluğu dolduracağını düşünüyorum. Bu alandaki akademik çalışmaların artması sürecine kendi ölçeğinde bir katkı sağlaması yazar açısından ayrıca sevindirici bir husustur.
Bu çalışmanın hazırlanmasına, Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde 2001 yılından bu yana vermekte olduğum Uluslararası İlişkilerde Balkanlar Dersi çerçevesinde yürüttüğüm çalışmaların çok büyük katkısı olmuştur. Bunun dışında bu tarz bir çalışmanın ortaya konulması çok uzun ve sabırlı bir çalışma sürecini içermektedir. Bu noktada lisans eğitimim süresince ve sonrasında her konuda yardımlarını arkamda hissettiğim sevgili anne ve babama; lisans eğitiminin sonunda bizleri akademik çalışma alanına yönlendiren değerli hocam Prof. Dr. Tayyar Arı'ya; İstanbul Üniversitesindeki yüksek lisans ve doktora çalışmaları esnasında gerek akademik bilgi birikimimin artmasında ve gerekse çalışmalarımı yürütmekte çok büyük katkılarını gördüğüm Prof. Dr. Faruk Sönmezoğlu ve Prof. Dr. Toktamış Ateş'e teşekkürü bir borç bilirim. Bu çalışmamın hazırlığını yürüttüğüm beş yıl boyunca, her türlü yardım ve desteğini arkamda hissettiğim eşime, çalışmalarım esnasında beni rahatsız etmemeye çalışan çocuklarıma da minnettarlığımı ve teşekkürlerimi sunuyorum. Tabii ki çalışmanın bütün eksik ve kusurları şahsıma aittir.
Balkan yarımadası, coğrafi açıdan çok önemli bir geçiş bölgesi olması ve güçlü deniz bağlantısı nedeniyle, Avrasya eksenli tüm büyük siyasal güç merkezleri tarafından hâkimiyet altına alınma mücadelesine tanık olunan bir bölgedir. Bölgeyi hâkimiyeti altında tutan merkezi imparatorlukların zayıflaması ve dağılması süreci, merkezkaç siyasal yapılar arasında çok çatışmacı ilişkilerin başlamasına yol açmaktadır. Bu süreç sonucunda çoğu zaman merkezkaç siyasal yapılardan bir tanesi, benzer siyasal hedefler taşıyan diğer merkezkaç unsurları hâkimiyeti altına alarak merkezi inşa etmektedir. Bu dönem, uluslararası politik ilişkilerde çatışma dinamiğinin çok yüksek olduğu bir safhanın geride kalması anlamına gelmektedir. Bölgede büyük bir merkezi siyasal yapının inşası sonucu, (Balkanlar eksenli) uluslararası politik ilişkilerde istikrarlı bir döneme girilmektedir. Ancak bu süreçler boyunca merkez-merkezkaç güçler arasında sürmekte olan güç mücadelesi ekseninde yaşanan olaylar halkların tarihsel belleğinde çok derin izler bırakmaktadır. Dünya siyasal sisteminde yaşanan çok köklü dönemsel değişim ve dönüşümler, uluslararası politika alanında çatışmacı dinamikleri gün yüzüne çıkarabilmektedir. Halkların tarihsel belleğindeki negatif imajlar, çatışmacı uluslararası politika ortamını besleyecek çok güçlü argümanlar sunabilmektedir. Soğuk Savaş sonrası Balkanlar bölgesi, uluslararası politikanın gündemini 11 yıl boyunca (1989-2000) yaşanan şiddet ve savaş olayları/gelişmeleri ile meşgul etmiştir. Yugoslavya'nın dağılması süreci, bir yandan federatif yapıdan bağımsızlığını ilan eden cumhuriyetler, diğer yandan Kosova gibi özerk bölgelerin bağımsızlık isteğini öne çıkartmıştır. Sırbistan siyasal seçkinlerinin, ülkelerini merkeze alarak inşa etmeye çalıştıkları yeni siyasal yapının kurgulanması ve gerçekleştirilmesi için üretilen dış politika yönelimleri ise askeri kuvvet kullanımını önceleyen bir nitelik taşımaktadır. Bu tarz bir dış politika yöneliminin, Balkanlar eksenli uluslararası politika ilişkilerinde çatışma dinamiğini arttıracağı, bölgesel ve küresel dengeleri derinlemesine sarsacağı açıktır.
Bu çalışma, bölgesel ve küresel dengeleri etkileme noktasında Balkanlar bölgesinin ‘yayılma' potansiyeli en büyük sorunu olarak nitelenebilecek ‘Kosova Sorunu'nu; sorunun uluslararası politikada çatışma dinamiğini arttırmasının tarihsel ve dönemsel sebeplerini derinlemesine inceleyen çözümlemeci bir çabanın ürünüdür. Soğuk Savaş sonrası Yugoslavya'nın dağılması süreciyle ilgili çok sayıda akademik çalışma yapılmıştır. Elinizdeki çalışma, belki biraz iddialı bir ifade olabilir ancak Soğuk Savaş sonrası Balkan yarımadası eksenli yaşanan çatışmaların kökenine dair oldukça kapsamlı bir uluslararası politika çözümlemesidir. Bu noktada Balkan çalışmaları konusunda önemli bir boşluğu dolduracağını düşünüyorum. Bu alandaki akademik çalışmaların artması sürecine kendi ölçeğinde bir katkı sağlaması yazar açısından ayrıca sevindirici bir husustur.
Bu çalışmanın hazırlanmasına, Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde 2001 yılından bu yana vermekte olduğum Uluslararası İlişkilerde Balkanlar Dersi çerçevesinde yürüttüğüm çalışmaların çok büyük katkısı olmuştur. Bunun dışında bu tarz bir çalışmanın ortaya konulması çok uzun ve sabırlı bir çalışma sürecini içermektedir. Bu noktada lisans eğitimim süresince ve sonrasında her konuda yardımlarını arkamda hissettiğim sevgili anne ve babama; lisans eğitiminin sonunda bizleri akademik çalışma alanına yönlendiren değerli hocam Prof. Dr. Tayyar Arı'ya; İstanbul Üniversitesindeki yüksek lisans ve doktora çalışmaları esnasında gerek akademik bilgi birikimimin artmasında ve gerekse çalışmalarımı yürütmekte çok büyük katkılarını gördüğüm Prof. Dr. Faruk Sönmezoğlu ve Prof. Dr. Toktamış Ateş'e teşekkürü bir borç bilirim. Bu çalışmamın hazırlığını yürüttüğüm beş yıl boyunca, her türlü yardım ve desteğini arkamda hissettiğim eşime, çalışmalarım esnasında beni rahatsız etmemeye çalışan çocuklarıma da minnettarlığımı ve teşekkürlerimi sunuyorum. Tabii ki çalışmanın bütün eksik ve kusurları şahsıma aittir.