Güz gelince sararan yaprak dalına nasıl veda eder?
Hangi dua, çölde kurumuş toprakla yağmurun vuslatı olabilir?
Karanlık, zifiriye bezense bile Güneş'e gelme diyebilir mi?
Uzaklık uzamışsa günden evvel, şimdi söyle menzil kimin elinde?
Takat çekilmişse dizden, istek kimin dilinde?
Henüz takvim yapraklarına bir anlam veremezken, mavi gökyüzünden usul usul sokuldun yüreğime…
O an yüreğim, gözlerin atar oldu. Sıkı tuttum sana dair düşlerimi kimseler bölmesin diye…
Adını fısıldadım küçük harflerle, yüreğe kazılsın diye.
Bir masal misali az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim…
Sonu yoktu gittiğim yolların...
Oysa her başlangıcın bir sonu, her sabahın bir gecesi varmış.
Yazar Erol Kılıç, 28 Şubat döneminin karanlık günlerinde yaşanan bir aşkın hikâyesini, dönemin acılarıyla birlikte harmanlayarak, sevmenin, aşkın, sabrın ve zulme karşı dik duruşun öyküsünü latif kalemiyle anlatıyor bizlere…
Güz gelince sararan yaprak dalına nasıl veda eder?
Hangi dua, çölde kurumuş toprakla yağmurun vuslatı olabilir?
Karanlık, zifiriye bezense bile Güneş'e gelme diyebilir mi?
Uzaklık uzamışsa günden evvel, şimdi söyle menzil kimin elinde?
Takat çekilmişse dizden, istek kimin dilinde?
Henüz takvim yapraklarına bir anlam veremezken, mavi gökyüzünden usul usul sokuldun yüreğime…
O an yüreğim, gözlerin atar oldu. Sıkı tuttum sana dair düşlerimi kimseler bölmesin diye…
Adını fısıldadım küçük harflerle, yüreğe kazılsın diye.
Bir masal misali az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim…
Sonu yoktu gittiğim yolların...
Oysa her başlangıcın bir sonu, her sabahın bir gecesi varmış.
Yazar Erol Kılıç, 28 Şubat döneminin karanlık günlerinde yaşanan bir aşkın hikâyesini, dönemin acılarıyla birlikte harmanlayarak, sevmenin, aşkın, sabrın ve zulme karşı dik duruşun öyküsünü latif kalemiyle anlatıyor bizlere…