Bir ilmin bağımsız olabilmesi için kendine özgü konusunun bulunması yanında, kendine özgü metodunun olması gerekir. Bu bağlamda sosyoloji 19. yüzyılın sonlarından itibaren felsefenin düşünme metodundan farklı olarak, gözleme dayalı araştırma metodolojisine sahip olmuştur. Feodal toplum yapısının yıkılması, Fransız İhtilali ve sanayi inkılabı ile başlayan süreçte ortaya çıkan sosyal olay ve olgular, sosyolojinin bağımsız bir ilim olmasını gerektirmiştir.
Bağımsız bir disiplin olarak ortaya çıkışının ikinci yüzyılına doğru yol alan sosyoloji, dün olduğu gibi bugün de toplumların işleyiş kanunlarını tesbit etme, açıklama ve sosyal problemlere çözüm getirme rolünü devam ettirmektedir. Bu kitap Türk toplumunun dün, bugün, yarın sürecindeki olgusunu tesbit ve açıklamada bir rol icra edebildiği takdirde görevini yerine getirmiş olacaktır.
Bir ilmin bağımsız olabilmesi için kendine özgü konusunun bulunması yanında, kendine özgü metodunun olması gerekir. Bu bağlamda sosyoloji 19. yüzyılın sonlarından itibaren felsefenin düşünme metodundan farklı olarak, gözleme dayalı araştırma metodolojisine sahip olmuştur. Feodal toplum yapısının yıkılması, Fransız İhtilali ve sanayi inkılabı ile başlayan süreçte ortaya çıkan sosyal olay ve olgular, sosyolojinin bağımsız bir ilim olmasını gerektirmiştir.
Bağımsız bir disiplin olarak ortaya çıkışının ikinci yüzyılına doğru yol alan sosyoloji, dün olduğu gibi bugün de toplumların işleyiş kanunlarını tesbit etme, açıklama ve sosyal problemlere çözüm getirme rolünü devam ettirmektedir. Bu kitap Türk toplumunun dün, bugün, yarın sürecindeki olgusunu tesbit ve açıklamada bir rol icra edebildiği takdirde görevini yerine getirmiş olacaktır.