1990'lardan bu yana ürettiği bilimsel çalışmalarla Fransa'nın en önemli sosyologlarından biri olan BernardLahire, Türkçeye tercüme edilen bu ilk eseriyle Charlie Hebdo'nun ve France Inter'in eski direktörü olanPhilippe Val'in son yıllarda sosyolojinin “mazeret kültürü” ürettiği suçlamalarına karşı neredeyse bilimselbir “manifesto” kaleme alıyor. Özelde Fransa'da ve Batı dünyasında yalnızca sosyal bilimcileri değil,
gazetecileri de etkisi altına aldığı iddia edilen “sosyolojizm” suçlamalarının; terörizme, suça, cinayete,kabalığa ve okul başarısızlığına yönelik sosyo-ekonomik temelli bir “mazeret kültürü” ürettiği iddialarınıreddediyor. Ayrıca, cezalandırma alanına giren hukukla karıştırdıkları için yanlış anladıklarını vesosyolojinin mezkûr fiilleri “anlama” girişiminin onları bu fiillerin faillerini haklı göstermek ve onları mazurgörmek demek olmadığını “ilişkisel” bir sosyolojik bakış açısıyla gösteriyor.Lahire, kitabında Spinoza'nın şu meşhur sözlerini özellikle vurguluyor:
“Gülmemek, ağlamamak, nefret etmemek ama anlamak”
Toplumsal gerçekliği araştıranların hem gündelik sağduyusal bilgiden hem de normatif bir alana dâhil olanhukukun cezalandırıcılığından bir “epistemolojik kopuş” yaşaması gerektiğini herhâlde çok az söz bu kadarözlü bir şekilde açıklayabilir. (Arka Kapak)
1990'lardan bu yana ürettiği bilimsel çalışmalarla Fransa'nın en önemli sosyologlarından biri olan BernardLahire, Türkçeye tercüme edilen bu ilk eseriyle Charlie Hebdo'nun ve France Inter'in eski direktörü olanPhilippe Val'in son yıllarda sosyolojinin “mazeret kültürü” ürettiği suçlamalarına karşı neredeyse bilimselbir “manifesto” kaleme alıyor. Özelde Fransa'da ve Batı dünyasında yalnızca sosyal bilimcileri değil,
gazetecileri de etkisi altına aldığı iddia edilen “sosyolojizm” suçlamalarının; terörizme, suça, cinayete,kabalığa ve okul başarısızlığına yönelik sosyo-ekonomik temelli bir “mazeret kültürü” ürettiği iddialarınıreddediyor. Ayrıca, cezalandırma alanına giren hukukla karıştırdıkları için yanlış anladıklarını vesosyolojinin mezkûr fiilleri “anlama” girişiminin onları bu fiillerin faillerini haklı göstermek ve onları mazurgörmek demek olmadığını “ilişkisel” bir sosyolojik bakış açısıyla gösteriyor.Lahire, kitabında Spinoza'nın şu meşhur sözlerini özellikle vurguluyor:
“Gülmemek, ağlamamak, nefret etmemek ama anlamak”
Toplumsal gerçekliği araştıranların hem gündelik sağduyusal bilgiden hem de normatif bir alana dâhil olanhukukun cezalandırıcılığından bir “epistemolojik kopuş” yaşaması gerektiğini herhâlde çok az söz bu kadarözlü bir şekilde açıklayabilir. (Arka Kapak)