Savaş, diplomatik ilişkilerin çözümsüz kalması sonucunda ulusların koruma kalkanı vazifesinde oluşumlanan orduları aracılığıyla en az iki veya daha çok devletin özel yöntemlerden ve araçlardan faydalanarak başvurduğu geniş çaplı bir mücadele türüdür. İnsanoğlunun geçirdiği dönüşüm evreleri boyunca ona eşlik eden savaş olgusu, çeşitli türlerle ve nedenlerle ortaya çıkar ve toplumlar üzerinde sarsıcı bir etkiye sahip olur. Savaş, ekonomik, sosyolojik ve daha pek çok yönden üzerinde araştırmaların yürütüldüğü önemli bir kavramdır. Dahil olduğu devletlerin en çok da toplumsal yaşamında etkileri gözlemlenebilen savaşın nesiller arasında gerçekleştirdiği yolculuğunda edebiyatın inkar edilemez bir güce sahip olduğu açıktır. Sıradan insanların savaş esnasında alt üst olan yaşamlarına ışık tutan edebiyat eserleri vasıtasıyla kuşaklar birbirleriyle iletişim kurabilirken, duygularını ve hislerini paylaşmada ortak noktada buluşabilme imkanına sahip olurlar. Her ne kadar yapısal anlamda tamamen zıt konumlarda yer alsalar da iki olgunun kimi zaman aynı hedef etrafında birleşebildiği de görülmektedir. Bu duruma verilebilecek en güçlü örnek, Sovyetler Birliği ile Almanya arasında gerçekleşen II. Dünya Savaşı esnasında gelişim gösteren Sovyet edebiyatıdır.
Savaş, diplomatik ilişkilerin çözümsüz kalması sonucunda ulusların koruma kalkanı vazifesinde oluşumlanan orduları aracılığıyla en az iki veya daha çok devletin özel yöntemlerden ve araçlardan faydalanarak başvurduğu geniş çaplı bir mücadele türüdür. İnsanoğlunun geçirdiği dönüşüm evreleri boyunca ona eşlik eden savaş olgusu, çeşitli türlerle ve nedenlerle ortaya çıkar ve toplumlar üzerinde sarsıcı bir etkiye sahip olur. Savaş, ekonomik, sosyolojik ve daha pek çok yönden üzerinde araştırmaların yürütüldüğü önemli bir kavramdır. Dahil olduğu devletlerin en çok da toplumsal yaşamında etkileri gözlemlenebilen savaşın nesiller arasında gerçekleştirdiği yolculuğunda edebiyatın inkar edilemez bir güce sahip olduğu açıktır. Sıradan insanların savaş esnasında alt üst olan yaşamlarına ışık tutan edebiyat eserleri vasıtasıyla kuşaklar birbirleriyle iletişim kurabilirken, duygularını ve hislerini paylaşmada ortak noktada buluşabilme imkanına sahip olurlar. Her ne kadar yapısal anlamda tamamen zıt konumlarda yer alsalar da iki olgunun kimi zaman aynı hedef etrafında birleşebildiği de görülmektedir. Bu duruma verilebilecek en güçlü örnek, Sovyetler Birliği ile Almanya arasında gerçekleşen II. Dünya Savaşı esnasında gelişim gösteren Sovyet edebiyatıdır.