Elinizde tuttuğunuz bu kitap, İstanbul Üniversitesi, İktisat fakültesi "Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler" bölümünde yıllardır yürütmekte olduğum, Ulusçuluk hareketleri ile Uluslararası Ekonomik ve Politik Sorunlar adlı doktora derslerimin tartışmalarının birer karışımı niteliğindedir. Ders akademik anlayış gereği birçok farklı kaynaktan yürütülmek durumunda olduğu için zaman zaman anlatılanların düzenli bir notunun yoksunluğu meslektaşlarım tarafından sıklıkla dile getirilmekteydi. Bu kitap tam da bu ayrıntılı okumalar öncesi sorgulama ihtiyacını karşılamak üzere hazırlandı.
Devletin sosyal alandan elini çekmesi, azınlık, kültürel grup ve etnik gruplar dâhil tüm cemaat davranış ve eğilimlerini gündeme getirmiştir. Kapitalist liberal sisteme göre yalnız başına ve rasyonel olduğu varsayılan birey, sosyal yaşamda devletin boşalttığı alanda rekabeti yakalamak adına hızla cemaat niteliğine benzer dayanışmacı özelliklerini ön plana çıkarmıştır. Bu durumda modern devlet kuramının dayandığı cemiyet tipi örgütlenmeler bile hızla cemaat özelliklerini ön plana çıkarmaya başlamıştır. Bu öncelikleriyle sivil toplum söylemi ve tartışmaları bir biçimde sosyal devleti bir kenara itmekte ve Liberal söylemin etkisiyle devletin sosyal niteliği daha da hızlı biçimde yok olmaya mahkûm edilmektedir. Bu durumda bireye kendisini ifade etme alanı olarak sadece etnik, kültürel grupları, kısaca cemaatleri özgürlük alanı olarak kalmaktadır.
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, İstanbul Üniversitesi, İktisat fakültesi "Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler" bölümünde yıllardır yürütmekte olduğum, Ulusçuluk hareketleri ile Uluslararası Ekonomik ve Politik Sorunlar adlı doktora derslerimin tartışmalarının birer karışımı niteliğindedir. Ders akademik anlayış gereği birçok farklı kaynaktan yürütülmek durumunda olduğu için zaman zaman anlatılanların düzenli bir notunun yoksunluğu meslektaşlarım tarafından sıklıkla dile getirilmekteydi. Bu kitap tam da bu ayrıntılı okumalar öncesi sorgulama ihtiyacını karşılamak üzere hazırlandı.
Devletin sosyal alandan elini çekmesi, azınlık, kültürel grup ve etnik gruplar dâhil tüm cemaat davranış ve eğilimlerini gündeme getirmiştir. Kapitalist liberal sisteme göre yalnız başına ve rasyonel olduğu varsayılan birey, sosyal yaşamda devletin boşalttığı alanda rekabeti yakalamak adına hızla cemaat niteliğine benzer dayanışmacı özelliklerini ön plana çıkarmıştır. Bu durumda modern devlet kuramının dayandığı cemiyet tipi örgütlenmeler bile hızla cemaat özelliklerini ön plana çıkarmaya başlamıştır. Bu öncelikleriyle sivil toplum söylemi ve tartışmaları bir biçimde sosyal devleti bir kenara itmekte ve Liberal söylemin etkisiyle devletin sosyal niteliği daha da hızlı biçimde yok olmaya mahkûm edilmektedir. Bu durumda bireye kendisini ifade etme alanı olarak sadece etnik, kültürel grupları, kısaca cemaatleri özgürlük alanı olarak kalmaktadır.