Sözleşme özgürlüğü sınırlarından kamu düzenine aykırılık, kavramın niteliğinden dolayı ışık tutulması gereken bir konudur. Günümüzde sözleşme özgürlüğünün bir ayrıcalığa dönüşümü engellenmek istenmektedir. Dolayısıyla bu konudaki kurallar, kişilerin farklı ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan hukuki çözümleri de kapsamalıdır. Çalışmamızda özel hukuk-kamu hukuku ayrımının ortasındaki ekonomik kamu düzeni kavramı yol göstericidir. Ekonomik kamu düzeninin Borçlar hukukundaki yansımaları incelenmiş, bir hakimin kamu düzenine aykırılığı nasıl ele alacağı sorusuna yanıt aranmıştır. Kamu düzeni kuralının yazılı olması gerekip gerekmediği tartışması Türk doktrininde sürerken hakimin takdir yetkisinin sınırlarının Yargıtay içtihadı ışığında çizilmesi elzemdir. Diğer yandan irade özerkliği karşısında zayıf tarafın korunması ilkesinin güçlenmesi, kamu düzeninin aydınlatılması için olumlu bir gelişmedir. Kamu düzeni gereği zayıf tarafı koruma amacıyla alınacak hukuki önlemlerin özel hukuka uygun şekilde öznel değil nesnel ölçütlerle tespiti amaçlanmıştır. Bu konuda Kıta Avrupası hukukundan doğan yapısal eşitsizlik kavramı ön plandadır. Türk hukukunda çeşitli sosyoekonomik sebeplerle gerçek iradesini sözleşmeye yansıtamayan, ekonomik özgürlüklerini büyük ölçüde kaybeden tarafın kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle korunması hangi şartlara bağlıdır? Bu soru, yapısal eşitsizlik hali görünümlerinin Yargıtay içtihadında incelenmesiyle cevaplanmaya çalışılmıştır.
Sözleşme özgürlüğü sınırlarından kamu düzenine aykırılık, kavramın niteliğinden dolayı ışık tutulması gereken bir konudur. Günümüzde sözleşme özgürlüğünün bir ayrıcalığa dönüşümü engellenmek istenmektedir. Dolayısıyla bu konudaki kurallar, kişilerin farklı ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan hukuki çözümleri de kapsamalıdır. Çalışmamızda özel hukuk-kamu hukuku ayrımının ortasındaki ekonomik kamu düzeni kavramı yol göstericidir. Ekonomik kamu düzeninin Borçlar hukukundaki yansımaları incelenmiş, bir hakimin kamu düzenine aykırılığı nasıl ele alacağı sorusuna yanıt aranmıştır. Kamu düzeni kuralının yazılı olması gerekip gerekmediği tartışması Türk doktrininde sürerken hakimin takdir yetkisinin sınırlarının Yargıtay içtihadı ışığında çizilmesi elzemdir. Diğer yandan irade özerkliği karşısında zayıf tarafın korunması ilkesinin güçlenmesi, kamu düzeninin aydınlatılması için olumlu bir gelişmedir. Kamu düzeni gereği zayıf tarafı koruma amacıyla alınacak hukuki önlemlerin özel hukuka uygun şekilde öznel değil nesnel ölçütlerle tespiti amaçlanmıştır. Bu konuda Kıta Avrupası hukukundan doğan yapısal eşitsizlik kavramı ön plandadır. Türk hukukunda çeşitli sosyoekonomik sebeplerle gerçek iradesini sözleşmeye yansıtamayan, ekonomik özgürlüklerini büyük ölçüde kaybeden tarafın kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle korunması hangi şartlara bağlıdır? Bu soru, yapısal eşitsizlik hali görünümlerinin Yargıtay içtihadında incelenmesiyle cevaplanmaya çalışılmıştır.