Spiritüalitenin ışığıyla gözleri kamaşmış olanlara onun gölgelerini, karanlıkta kalan yönlerini de göstermeyi amaçlayan psikoterapist Robert Augustus Masters böylece gerçek bir spiritüel aydınlanmanın yollarını da ortaya koyuyor.
Spiritüel uygulamanın bir parçası olarak hayatı derinden incelemek gerektiğini belirten Masters, fazla kullanılmamış, adımlanmamış bir yoldan ilerlemeyi önerirken spiritüalite ile psikoterapinin bütünleşmesine katkıda bulunuyor.
İncinmişlik, ıstırap, hiddet, utanç, korku, dehşet, yalnızlık, umutsuzluk gibi daha sayabileceğimiz her türlü olumsuz duygularımızdan kaçmamak, uzaklaşmamak gerektiğini vurgulayan Masters, "Bu, içimizdeki çocuğu terk etmek gibi bir şeydir. Sözüm ona daha olgun davranmak veya spiritüel yaklaşım adına bu küçücük çocuğun acılarından, çaresizliğinden uzaklaşmaktır" diyor.
Acılara dokunmak, hissetmek gerekir. Bunu yapabildiğimiz ölçüde daha çok doyum alabileceğimiz, daha derin ve aynı zamanda daha spiritüel bir hayat yaşarız.
Asıl mesele "olumsuz" duygularımızı ifade etmek veya etmemek değildir; onları nasıl ifade etmeyi seçtiğimizdir. Örneğin, öfkenin içine sevgi, şefkat, merhamet, saydamlık, canlılık katarsanız hem onu dizginleme hem de serbest bırakma hali tamamen farklılaşır. Böylece spiritüel baypas tuzağına da düşmemiş olursunuz. Elinizdeki kitap tam da bunu anlatıyor ve spiritüalite alanında gerçekten yeni şeyler söylüyor.
Spiritüalitenin ışığıyla gözleri kamaşmış olanlara onun gölgelerini, karanlıkta kalan yönlerini de göstermeyi amaçlayan psikoterapist Robert Augustus Masters böylece gerçek bir spiritüel aydınlanmanın yollarını da ortaya koyuyor.
Spiritüel uygulamanın bir parçası olarak hayatı derinden incelemek gerektiğini belirten Masters, fazla kullanılmamış, adımlanmamış bir yoldan ilerlemeyi önerirken spiritüalite ile psikoterapinin bütünleşmesine katkıda bulunuyor.
İncinmişlik, ıstırap, hiddet, utanç, korku, dehşet, yalnızlık, umutsuzluk gibi daha sayabileceğimiz her türlü olumsuz duygularımızdan kaçmamak, uzaklaşmamak gerektiğini vurgulayan Masters, "Bu, içimizdeki çocuğu terk etmek gibi bir şeydir. Sözüm ona daha olgun davranmak veya spiritüel yaklaşım adına bu küçücük çocuğun acılarından, çaresizliğinden uzaklaşmaktır" diyor.
Acılara dokunmak, hissetmek gerekir. Bunu yapabildiğimiz ölçüde daha çok doyum alabileceğimiz, daha derin ve aynı zamanda daha spiritüel bir hayat yaşarız.
Asıl mesele "olumsuz" duygularımızı ifade etmek veya etmemek değildir; onları nasıl ifade etmeyi seçtiğimizdir. Örneğin, öfkenin içine sevgi, şefkat, merhamet, saydamlık, canlılık katarsanız hem onu dizginleme hem de serbest bırakma hali tamamen farklılaşır. Böylece spiritüel baypas tuzağına da düşmemiş olursunuz. Elinizdeki kitap tam da bunu anlatıyor ve spiritüalite alanında gerçekten yeni şeyler söylüyor.