Demir Özlü böyle bir düşselliğin içindedir bu kentte. Orada insan onuruna layık bir ferahlık içindedir bir yandan. Fakat, öte yandan özlemdinmezliğin burukluğunu yaşar. Bu burukluk şaşılası bir dirençle Stockholm Öyküleri'ne yansımıtır. Öykülerde olay yok sanki: Yazarın Stockholm'deki, başka kuzey kentlerindeki ve oraların çağrıştırdığı İstanbul'daki yaşamından görünümler var. Ama bu olaysızlık içinde yaşamın, ayrıntı çizgileriyle çizilmiş olarak, tümü var. Bu betimlemenin aracı olan üslup, yumuşaktır; düşlerin, zaman zaman ılık, zaman zaman da karabasanlı etkilerini yansıtır. Kendisiyle konuşurluk süreci oluşturan bir yapıdadır bu üslup: Karşısına 'kendi'ni alıp sizi, düşsel-şiirsel etkilenmelere götürür. Bütün bunlar bu öykülerde şiirli bir duygu gözlemciliğiyle saptanmıştır; derinliği ve hızı bir anda veren bir güçle anlatımlaştırılmıştır. Demir Özlü kuşkusuz doğayı-insanı-toplumu irdelemedeki şiirsel gerçekçiliğiyle, zamanı-şimdi-geçmiş-gelecek-diye üç oyluma bölüp sonra onları anı-gerçek-düş üçlemesinden kurulu bir bileşime ulaştırmacılığı ile yepyeni bir yazardır.“
Demir Özlü böyle bir düşselliğin içindedir bu kentte. Orada insan onuruna layık bir ferahlık içindedir bir yandan. Fakat, öte yandan özlemdinmezliğin burukluğunu yaşar. Bu burukluk şaşılası bir dirençle Stockholm Öyküleri'ne yansımıtır. Öykülerde olay yok sanki: Yazarın Stockholm'deki, başka kuzey kentlerindeki ve oraların çağrıştırdığı İstanbul'daki yaşamından görünümler var. Ama bu olaysızlık içinde yaşamın, ayrıntı çizgileriyle çizilmiş olarak, tümü var. Bu betimlemenin aracı olan üslup, yumuşaktır; düşlerin, zaman zaman ılık, zaman zaman da karabasanlı etkilerini yansıtır. Kendisiyle konuşurluk süreci oluşturan bir yapıdadır bu üslup: Karşısına 'kendi'ni alıp sizi, düşsel-şiirsel etkilenmelere götürür. Bütün bunlar bu öykülerde şiirli bir duygu gözlemciliğiyle saptanmıştır; derinliği ve hızı bir anda veren bir güçle anlatımlaştırılmıştır. Demir Özlü kuşkusuz doğayı-insanı-toplumu irdelemedeki şiirsel gerçekçiliğiyle, zamanı-şimdi-geçmiş-gelecek-diye üç oyluma bölüp sonra onları anı-gerçek-düş üçlemesinden kurulu bir bileşime ulaştırmacılığı ile yepyeni bir yazardır.“