(1876-1908) Türk modemleşınesi, savaş alanlarında alman mağlubiyetlerin bir sonucu olarak; dış güçlerin değil, içteki zafiyeti gören çevrelerin zorlanıalanyla başlamış bir süreçtir. Modernleşmenin ilk başta askeri alanda ortaya çıkması ve Osmanlı idarecilerinin öncelikli olarak bu alan üzerinde durmalan dolayısıyla askeri modemleşme, Türk modemleşme hareketlerinin lokomotifi olmuştur. Askeri alandaki modemleşme faaliyetleri, sadece orduyu etkilemekle kalmamış, sivil alanda da zihniyet açısından büyük değişimlerin yaş-anmasına yol açmıştır. Özellikle Yeniçeri Ocağı'nın lağvedilmesinden sonra kurulan yeni ordu modemleşme sürecini hızlandıran ve yapılan yenilikleri koruyan bir hüviyete sahip olmuştur. Nitekim askeri yapının modemleşme sürecinde kendisi için kurgulamış olduğu konum, Türkiye Cumhuriyeti'nin kumlmasından sonra da devam etmiştir. Osmanlı Devleti'nin askeri modemleşme serüvenindc önemli bir aşamayı teşkil eden Sultan II. Abdülhamid dönemi, Osmanlı askeri birimlerinin baştan aşağı her alanda ye-nilenerek yeniden kurgulandığı bir zaman dilimi olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi'nin sonucunda alınan ağır mağlubiyetin gölgesinde başlayan bu yeni dönemde, askeri teşkilatlar Alman subay, uzman ve askeri fabrikalannın rehberliğinde güçlendirilmeye çalışılmıştır. İngiltere ve Fransa'nın sözü edilen savaş sürecindeki tutumundan dolayı bu devletlere güvenmeyen Sultan II. Abdülhamid, yeni müttefik olarak Almanya'ya yanaşmayı zorunlu görmüştür. Bu dönemde askeri birimlerde, askeri okullarda, askeri teknolojide mühim yenilikler yapılmıştır. Mektepten çıkma subay sayısı artmış, askeri birlikler Alman malı Mauser tüfekleri ve Krup toplanyla donatılmıştır. Kanunlar ve nizamnamelerde yazılanlar her ne kadar sahaya tam olarak yansıtılamamış olsa da, Osmanlı ordusu bu süreçte ciddi şekilde dönüştürülmüştür. Yeni askeri yapı ile I897'de Yunan Savaşı'nı kazanan Osmanlı askeri gücü, daha sonraki savaşlarda aynı başarıyı gösterememiştir. Bununla birlikte, Osmanlı Devleti'nin küllerinden doğacak olan Türkiye Cumhuriyeti'nin inşasında bu dönemde yapılan yatırımların büyük ehemmiyeti hâiz olduğu unutulmamalıdır.
(1876-1908) Türk modemleşınesi, savaş alanlarında alman mağlubiyetlerin bir sonucu olarak; dış güçlerin değil, içteki zafiyeti gören çevrelerin zorlanıalanyla başlamış bir süreçtir. Modernleşmenin ilk başta askeri alanda ortaya çıkması ve Osmanlı idarecilerinin öncelikli olarak bu alan üzerinde durmalan dolayısıyla askeri modemleşme, Türk modemleşme hareketlerinin lokomotifi olmuştur. Askeri alandaki modemleşme faaliyetleri, sadece orduyu etkilemekle kalmamış, sivil alanda da zihniyet açısından büyük değişimlerin yaş-anmasına yol açmıştır. Özellikle Yeniçeri Ocağı'nın lağvedilmesinden sonra kurulan yeni ordu modemleşme sürecini hızlandıran ve yapılan yenilikleri koruyan bir hüviyete sahip olmuştur. Nitekim askeri yapının modemleşme sürecinde kendisi için kurgulamış olduğu konum, Türkiye Cumhuriyeti'nin kumlmasından sonra da devam etmiştir. Osmanlı Devleti'nin askeri modemleşme serüvenindc önemli bir aşamayı teşkil eden Sultan II. Abdülhamid dönemi, Osmanlı askeri birimlerinin baştan aşağı her alanda ye-nilenerek yeniden kurgulandığı bir zaman dilimi olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi'nin sonucunda alınan ağır mağlubiyetin gölgesinde başlayan bu yeni dönemde, askeri teşkilatlar Alman subay, uzman ve askeri fabrikalannın rehberliğinde güçlendirilmeye çalışılmıştır. İngiltere ve Fransa'nın sözü edilen savaş sürecindeki tutumundan dolayı bu devletlere güvenmeyen Sultan II. Abdülhamid, yeni müttefik olarak Almanya'ya yanaşmayı zorunlu görmüştür. Bu dönemde askeri birimlerde, askeri okullarda, askeri teknolojide mühim yenilikler yapılmıştır. Mektepten çıkma subay sayısı artmış, askeri birlikler Alman malı Mauser tüfekleri ve Krup toplanyla donatılmıştır. Kanunlar ve nizamnamelerde yazılanlar her ne kadar sahaya tam olarak yansıtılamamış olsa da, Osmanlı ordusu bu süreçte ciddi şekilde dönüştürülmüştür. Yeni askeri yapı ile I897'de Yunan Savaşı'nı kazanan Osmanlı askeri gücü, daha sonraki savaşlarda aynı başarıyı gösterememiştir. Bununla birlikte, Osmanlı Devleti'nin küllerinden doğacak olan Türkiye Cumhuriyeti'nin inşasında bu dönemde yapılan yatırımların büyük ehemmiyeti hâiz olduğu unutulmamalıdır.