Elinizdeki kitabın birinci cildinde Sahabilerin ve Tabiinin sünneti nasıl anladıkları konusu ele alınmıştı. Bu eserde ise ikisi re'y ehli, ikisi de hadis ehli olan Ehl-i Sünnetin dört mezhep imamının sünnet anlayışları konusu üzerinde durulmuştur. Üzülerek ifade edelim ki, sünnet anlayışının şekillenme dönemi olan bu ikinci safhada büyük gruplaşmalar yaşanmış; Ebu Hanife ile İmam Malik bir cephede; İmam Şafii ile İmam Ahmed bin Hanbel ise diğer cephede yer almıştır. Hatta, Ebu Hanife ile İmam Malik taraftarları arasında da tartışmalar yaşanmıştır.
Sünnet anlayışının şekillendiği bu dönemde, İmam Malik, hadis diye rivayet edilen her sözü delil olarak kullanmamış; bir rivayetin delil olması için Medine ehlinin ameline uygun olması şartını aramış, Medine ehlinin uygulamasına da “sünnet” demiştir. Ebu Hanife de, “Uydurma hadislerin” oldukça yaygınlaştığı bu dönemde her rivayeti “hadis olarak değerlendirmemiş, fıkhi fetvalarının bir kısmında rivayetleri nazara almadan, re'y ile hüküm vermiştir. İmam Şafii ise, hemen hemen bütün rivayetlere Rasulullahın hadisi olarak yaklaşmış, verdiği fetvalarda genelde rivayetlerin zahirini esas almıştır. Talebesi olan İmam Ahmed ise hocasından biraz daha ileri giderek, rivayet ağırlıklı bir yol izlemiştir.
Elinizdeki kitabın birinci cildinde Sahabilerin ve Tabiinin sünneti nasıl anladıkları konusu ele alınmıştı. Bu eserde ise ikisi re'y ehli, ikisi de hadis ehli olan Ehl-i Sünnetin dört mezhep imamının sünnet anlayışları konusu üzerinde durulmuştur. Üzülerek ifade edelim ki, sünnet anlayışının şekillenme dönemi olan bu ikinci safhada büyük gruplaşmalar yaşanmış; Ebu Hanife ile İmam Malik bir cephede; İmam Şafii ile İmam Ahmed bin Hanbel ise diğer cephede yer almıştır. Hatta, Ebu Hanife ile İmam Malik taraftarları arasında da tartışmalar yaşanmıştır.
Sünnet anlayışının şekillendiği bu dönemde, İmam Malik, hadis diye rivayet edilen her sözü delil olarak kullanmamış; bir rivayetin delil olması için Medine ehlinin ameline uygun olması şartını aramış, Medine ehlinin uygulamasına da “sünnet” demiştir. Ebu Hanife de, “Uydurma hadislerin” oldukça yaygınlaştığı bu dönemde her rivayeti “hadis olarak değerlendirmemiş, fıkhi fetvalarının bir kısmında rivayetleri nazara almadan, re'y ile hüküm vermiştir. İmam Şafii ise, hemen hemen bütün rivayetlere Rasulullahın hadisi olarak yaklaşmış, verdiği fetvalarda genelde rivayetlerin zahirini esas almıştır. Talebesi olan İmam Ahmed ise hocasından biraz daha ileri giderek, rivayet ağırlıklı bir yol izlemiştir.