Arap Baharının son halkası ve en kanlı etabı olan Suriye, halihazırda irili ufaklı 30'a yakın çatışmayı barındırmaktadır. Çatışma içinde çatışmalar, örgüt içinde örgütler ortaya çıkmaktadır. Her gün yeni yeni ittifakların ortaya çıktığı dinamik Suriye sorunu, bugün artık küresel bir sorun haline gelmiştir. Suriye içindeki unsurlar birbirleriyle, bölge ülkeleri ve küresel güçler de iç unsurlar üzerinden vekalet savaşlarıyla bir küresel hakimiyet mücadelesi vermekte, Suriye üzerinden yeni bir dünya düzeni tesis edilmeye çalışılmaktadır.
Suriye'deki çatışmalar beş yılı aşkındır giderek şiddetlenmekte ve günden güne artan can kayıpları, yerinden edilmeler, katliamlar ve bombardımanlarla trajik ve gayri insanı bir boyuta evrilmektedir. Gerek doğrudan çatışma tarafı olan iç aktörler ve gerek dolaylı olarak çıkarları doğrultusunda çatışmayı yönlendiren dış güçler, kelimenin tam anlamıyla bir çıkmazın içine girmiş durumdalar. BM nezdinde Cenevre'de girişilen barış görüşmeleri bile dış güçlerin Suriye halkları yerine, kendi çıkar ve hırslarını öne sürmeleri nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Dünyanın en istikrarsız ve çatışmalı bölgelerinin başında gelen Ortadoğu, 2015 yılı Çatışma Barometresine göre, dünyadaki şiddetli çatışmaların yaklaşık yüzde 25'i bu bölgededir. Barometreye göre, dünyada yoğun şiddet içeren 43 çatışmadan - ki bunlara savaş da deniyor - 10'u Ortadoğu'da yer almaktadır. 20 yoğun şiddet içeren çatışmanın meydana geldiği Afrika'dan sonra, en çok çatışmaya sahne olan bölgedir. Bu çatışmaların nedenleri neler? Bu çatışmalarda daha çok iç faktörler yoksa uluslararası dinamikler mi rol oynuyor? Bu kadar yoğun ve fazla çatışma barındıran bir bölgede barış mümkün mü?
Bu sorulara verilebilecek çok farklı cevaplar var. Bölgeyi okuduğu anlayış, ideoloji ve çıkarına göre kişiler farklı farklı cevaplar verecektir. Fakat Ortadoğu'daki çatışmaların genelinde ortak olan noktaların biri, bu çatışmaların hem iç, hem komşular, hem bölgesel hem de küresel boyutlarının oluşlarıdır. Yani, bölgedeki çatışmalar çok boyutlu ve çok katmanlıdır. Sadece iç ya da bölgesel dinamiklerle açıklanamayacak kadar karmaşıktırlar. Bu çatışmalarda hem iç unsurlar, hem komşu ülkelerle olan ihtilaflar, hem bölgesel hakimiyet mücadeleleri hem de küresel çatışma rekabeti var. Kısacası Ortadoğu küresel ve bölgesel rekabetin çatışma alanı durumuna gelmiş durumda. Herkesin çıkarları bir başkasının çıkarıyla çakışıyor. Müttefikler düşman, düşmanlar müttefik olabiliyor. Çok hızlı bir şekilde dengeler değişiyor ve yeni ittifaklar kurulabiliyor. Bu kadar hızlı değişim ve dönüşümün yaşandığı ve fakat aynı zamanda sahada savaşın da devam ettiği bir ortamda sağlıklı, bölgenin çıkarına uygun politikalar yürütmek, barışa hizmet edecek stratejiler geliştirmek zor olabiliyor.
Arap Baharının son halkası ve en kanlı etabı olan Suriye, halihazırda irili ufaklı 30'a yakın çatışmayı barındırmaktadır. Çatışma içinde çatışmalar, örgüt içinde örgütler ortaya çıkmaktadır. Her gün yeni yeni ittifakların ortaya çıktığı dinamik Suriye sorunu, bugün artık küresel bir sorun haline gelmiştir. Suriye içindeki unsurlar birbirleriyle, bölge ülkeleri ve küresel güçler de iç unsurlar üzerinden vekalet savaşlarıyla bir küresel hakimiyet mücadelesi vermekte, Suriye üzerinden yeni bir dünya düzeni tesis edilmeye çalışılmaktadır.
Suriye'deki çatışmalar beş yılı aşkındır giderek şiddetlenmekte ve günden güne artan can kayıpları, yerinden edilmeler, katliamlar ve bombardımanlarla trajik ve gayri insanı bir boyuta evrilmektedir. Gerek doğrudan çatışma tarafı olan iç aktörler ve gerek dolaylı olarak çıkarları doğrultusunda çatışmayı yönlendiren dış güçler, kelimenin tam anlamıyla bir çıkmazın içine girmiş durumdalar. BM nezdinde Cenevre'de girişilen barış görüşmeleri bile dış güçlerin Suriye halkları yerine, kendi çıkar ve hırslarını öne sürmeleri nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Dünyanın en istikrarsız ve çatışmalı bölgelerinin başında gelen Ortadoğu, 2015 yılı Çatışma Barometresine göre, dünyadaki şiddetli çatışmaların yaklaşık yüzde 25'i bu bölgededir. Barometreye göre, dünyada yoğun şiddet içeren 43 çatışmadan - ki bunlara savaş da deniyor - 10'u Ortadoğu'da yer almaktadır. 20 yoğun şiddet içeren çatışmanın meydana geldiği Afrika'dan sonra, en çok çatışmaya sahne olan bölgedir. Bu çatışmaların nedenleri neler? Bu çatışmalarda daha çok iç faktörler yoksa uluslararası dinamikler mi rol oynuyor? Bu kadar yoğun ve fazla çatışma barındıran bir bölgede barış mümkün mü?
Bu sorulara verilebilecek çok farklı cevaplar var. Bölgeyi okuduğu anlayış, ideoloji ve çıkarına göre kişiler farklı farklı cevaplar verecektir. Fakat Ortadoğu'daki çatışmaların genelinde ortak olan noktaların biri, bu çatışmaların hem iç, hem komşular, hem bölgesel hem de küresel boyutlarının oluşlarıdır. Yani, bölgedeki çatışmalar çok boyutlu ve çok katmanlıdır. Sadece iç ya da bölgesel dinamiklerle açıklanamayacak kadar karmaşıktırlar. Bu çatışmalarda hem iç unsurlar, hem komşu ülkelerle olan ihtilaflar, hem bölgesel hakimiyet mücadeleleri hem de küresel çatışma rekabeti var. Kısacası Ortadoğu küresel ve bölgesel rekabetin çatışma alanı durumuna gelmiş durumda. Herkesin çıkarları bir başkasının çıkarıyla çakışıyor. Müttefikler düşman, düşmanlar müttefik olabiliyor. Çok hızlı bir şekilde dengeler değişiyor ve yeni ittifaklar kurulabiliyor. Bu kadar hızlı değişim ve dönüşümün yaşandığı ve fakat aynı zamanda sahada savaşın da devam ettiği bir ortamda sağlıklı, bölgenin çıkarına uygun politikalar yürütmek, barışa hizmet edecek stratejiler geliştirmek zor olabiliyor.