“O sırada sela sesleri duyuldu minareden. Biri ölmüştü, onun habercisiydi. Birden ölümü düşündüm yaş kaygısı taşımadığım günlerde. Oysa bu eksikliği yaşamayı, fesleğen kokularına özlem duyduğumda anlamıştım. Şehir çıkmazı sokakların betona sıkıştırılmış yerinde. Bu kez fesleğenin eksikliğini ölümle hissettim.”
Yapmak isterken yapamadıklarımız, söylemek isterken söyleyemediklerimiz; bir türlü olduramadıklarımız. Bizim dediğimiz ancak çoğu zaman başkaları tarafından çizilen hayatlar…
Bu öyküler sesini duyuramamanın sancısını çekenlerin, ölümü düşleyenlerin, en çok kendisiyle savaşanların öyküsü.
Korkularımızı, yüzleşemediklerimizi çarpıcı bir dil ve politik göndermeleriyle yüzümüze vuran yazar Ferit Sertkaya, ikinci öykü kitabı Susmağa Ağıt'la çıkıyor okurlarının karşısına.
“O sırada sela sesleri duyuldu minareden. Biri ölmüştü, onun habercisiydi. Birden ölümü düşündüm yaş kaygısı taşımadığım günlerde. Oysa bu eksikliği yaşamayı, fesleğen kokularına özlem duyduğumda anlamıştım. Şehir çıkmazı sokakların betona sıkıştırılmış yerinde. Bu kez fesleğenin eksikliğini ölümle hissettim.”
Yapmak isterken yapamadıklarımız, söylemek isterken söyleyemediklerimiz; bir türlü olduramadıklarımız. Bizim dediğimiz ancak çoğu zaman başkaları tarafından çizilen hayatlar…
Bu öyküler sesini duyuramamanın sancısını çekenlerin, ölümü düşleyenlerin, en çok kendisiyle savaşanların öyküsü.
Korkularımızı, yüzleşemediklerimizi çarpıcı bir dil ve politik göndermeleriyle yüzümüze vuran yazar Ferit Sertkaya, ikinci öykü kitabı Susmağa Ağıt'la çıkıyor okurlarının karşısına.