Akide, iradesi bulunan her yaratılmışın varlık gayesi, yaşam enerjisi, kendisini diğer varlıklardan ayırt eden en önemli değeridir. Herkes akidesi kadar değerlidir. Kişiyi melekler derecesine çıkaran da, esfel-i safilîne yuvarlayan da sadece onun akidesidir. Hal böyle olunca, tüm hümanist değer yargılarından soyutlanarak, insanları "akidesi düzgün olanlar" ve "akidesi düzgün olmayanlar" diye taksim etmek, meseleye en doğru yaklaşımı sergilemek olacaktır.
Bu kadar önemli olan akaid meseleleri "her çiçekten bal alarak" değil, Ehlisünnetin temel esaslarına dayanarak, selef-i salihinden süzülüp elde edilmelidir. Çünkü imarı esasları Yüce Allah tarafından Cebrail aracılığıyla Kainatın Efendisi'ne bildirilmiş; onun tebliğiyle insanlar arasında yayılmış, güvenilir müctehitler ve diğer ulema marifetiyle nesilden nesle, güvenilir yollarla aktarılmış, zaman içerisinde sistematiğe oturtulmuş ve tabir yerindeyse hazır bir şekilde soframıza servis edilmiştir.
İslam tarihi boyunca tüm detaylarıyla incelenmiş, ilmik ilmik dokunmuş olan bu ilmi mirası elinin tersiyle itiverip deyim yerindeyse protestanlaşan veya tam tersine deistleşen ilim çırakları, İslam akidesini yeniden tespit etmeye soyunmuş ve fakat bunu beceremeyip ellerine yüzlerine bulaştırmış, kendileri saptığı gibi takipçilerini de saptırmışlardır. Gelinen noktada artık neyin hak neyin batıl olduğu, meseleleri derinlemesine inceleme imkanına sahip olamayan Müslümanlar arasında oldukça belirsizleşmiş; eline kamera geçiren cühelanın safsatalarını akide edinmiş, buna uymayanları en hafifinden bidatçilikle itham eder hale gelmişlerdir.
İmam Tahavî gibi bir ilim deryasının bu değerli kitabına ve kitabın "hakem" olan bu şerhine hizmet etmeyi Yüce Allah'ın nasip etmiş olması bizi ziyadesiyle onurlandırmış, çalışmanın hakkını verememe korkusu uykularımızı kaçırmıştır. Yüce Allah'tan bu çalışmamızı kabul buyurmasını, bununla bizi ve sizleri faydalandırmasını niyaz ederiz.
Akide, iradesi bulunan her yaratılmışın varlık gayesi, yaşam enerjisi, kendisini diğer varlıklardan ayırt eden en önemli değeridir. Herkes akidesi kadar değerlidir. Kişiyi melekler derecesine çıkaran da, esfel-i safilîne yuvarlayan da sadece onun akidesidir. Hal böyle olunca, tüm hümanist değer yargılarından soyutlanarak, insanları "akidesi düzgün olanlar" ve "akidesi düzgün olmayanlar" diye taksim etmek, meseleye en doğru yaklaşımı sergilemek olacaktır.
Bu kadar önemli olan akaid meseleleri "her çiçekten bal alarak" değil, Ehlisünnetin temel esaslarına dayanarak, selef-i salihinden süzülüp elde edilmelidir. Çünkü imarı esasları Yüce Allah tarafından Cebrail aracılığıyla Kainatın Efendisi'ne bildirilmiş; onun tebliğiyle insanlar arasında yayılmış, güvenilir müctehitler ve diğer ulema marifetiyle nesilden nesle, güvenilir yollarla aktarılmış, zaman içerisinde sistematiğe oturtulmuş ve tabir yerindeyse hazır bir şekilde soframıza servis edilmiştir.
İslam tarihi boyunca tüm detaylarıyla incelenmiş, ilmik ilmik dokunmuş olan bu ilmi mirası elinin tersiyle itiverip deyim yerindeyse protestanlaşan veya tam tersine deistleşen ilim çırakları, İslam akidesini yeniden tespit etmeye soyunmuş ve fakat bunu beceremeyip ellerine yüzlerine bulaştırmış, kendileri saptığı gibi takipçilerini de saptırmışlardır. Gelinen noktada artık neyin hak neyin batıl olduğu, meseleleri derinlemesine inceleme imkanına sahip olamayan Müslümanlar arasında oldukça belirsizleşmiş; eline kamera geçiren cühelanın safsatalarını akide edinmiş, buna uymayanları en hafifinden bidatçilikle itham eder hale gelmişlerdir.
İmam Tahavî gibi bir ilim deryasının bu değerli kitabına ve kitabın "hakem" olan bu şerhine hizmet etmeyi Yüce Allah'ın nasip etmiş olması bizi ziyadesiyle onurlandırmış, çalışmanın hakkını verememe korkusu uykularımızı kaçırmıştır. Yüce Allah'tan bu çalışmamızı kabul buyurmasını, bununla bizi ve sizleri faydalandırmasını niyaz ederiz.