Tantra eğitimi'nin ortaya çıkışı, Himalaya'da kutsal bir toprak olan ve “Karın Evi” olarak adlandırılan yerde yaşayan Aryan ırkına dayanmaktadır. Uçsuz bucaksız karlarla çevrili bu yüksek dağların arasından, kuzeydeki Kula Parvata dağları göze batar. Burada bir neslin başlangıcı oluşmuştur ve ilk efsaneler doğmuştur. Rama ve onun sadık karısı gibi Pandu ve Draupadi'nin de Kosi'nin Sita ile birleştiği noktada, Asoka ağaçlarının altında bulunan Bhimudiyar mağaralarında gömülü olduğu bilinmektedir. Bu dağlarda büyük bilginler yaşamıştır. Ayrıca burada Şiva da yer almaktadır. Şiva'nın eşi olan Dağlar Kralı'nın kızı Parvati'nin doğduğu bu yerde aynı zamanda Ganj Nehri'ninana kaynağı bulunmaktadır. Çok eski zamanlardan beri seyyahlar Gangotri, Kedarnath ve Badrinath 'ta bulunan üç büyük tapınağı ziyaret etmek için bu dağlardan geçmektedirler. Daha kuzeydeki Kangri'de ise seyyahlar, Şiva'nın yaşadığı söylenen Kaliaş Dağı'nı tavaf ederler. Bu asil yüksek tepe; Mapham Yum-tso olarak da bilinen kutsal Manasarowar Gölü'nün kuzeybatısında, Kangri'nin alt kısımlarındaki mor bitkiler arasından yükselir. Şiva cenneti hem sürekli güneş ışığına sahip hem de serin gölgeleriyle, kuşların cıvıltısı ve solmayan çiçekleriyle ışıl ışıl bir yaz yeridir. Mandharaçiçeklerinin tatlı kokularına bulanmış havasındakutsal şarkıcıların ve oyuncuların müziği ve şarkıları yankılanır. Kailaş Dağı, Tantra'nın giriş bölümünde de bahsedildiği gibi ruh aktarımıyla doludur. Bölgenin biraz ilerisindenilüfer dünyası olan Meru Dağı bulunur. Ruhlarla dolu olan tepeleri, Malatiçiçeklerinin çelenklerinde olduğu gibi yıldız kümeleriyle birlikte asılmıştır. Kısaca şu şekilde yazılmıştır: “Onu görmemesi gerektiği halde Himalaya'yı düşünenler, bütün ibadetlerini Varanasi'de gerçekleştirenlerden daha üstündür. Tanrıların yüzlerce yıllık varlığında bile Himalaya'nın ihtişamını anlatmak zordur. Bu anlayışa göre; çiy tanelerinin sabah güneşi tarafından kurutulduğu gibi insanların günahları da o şekilde yok edilmiştir. Ancak Şiva'yı bulmak için Himalaya'ya gitmek şart değildir. O, ibadet eden kullarının bulunduğu her yerde bulunur ve O'nun mistik yuvası her insan Jiva'sının vücudundaki bin yapraklı nilüferde aranmalıdır. Dolayısıyla bu gibi yerler Şiva yeri olarak adlandırılır. Bu nedenle Şiva tapınakları, nerede bulunurlarsa bulunsunlar; oraya nasıl ulaşacaklarını öğrendiklerinde insanları onarabilir.
Tantra eğitimi'nin ortaya çıkışı, Himalaya'da kutsal bir toprak olan ve “Karın Evi” olarak adlandırılan yerde yaşayan Aryan ırkına dayanmaktadır. Uçsuz bucaksız karlarla çevrili bu yüksek dağların arasından, kuzeydeki Kula Parvata dağları göze batar. Burada bir neslin başlangıcı oluşmuştur ve ilk efsaneler doğmuştur. Rama ve onun sadık karısı gibi Pandu ve Draupadi'nin de Kosi'nin Sita ile birleştiği noktada, Asoka ağaçlarının altında bulunan Bhimudiyar mağaralarında gömülü olduğu bilinmektedir. Bu dağlarda büyük bilginler yaşamıştır. Ayrıca burada Şiva da yer almaktadır. Şiva'nın eşi olan Dağlar Kralı'nın kızı Parvati'nin doğduğu bu yerde aynı zamanda Ganj Nehri'ninana kaynağı bulunmaktadır. Çok eski zamanlardan beri seyyahlar Gangotri, Kedarnath ve Badrinath 'ta bulunan üç büyük tapınağı ziyaret etmek için bu dağlardan geçmektedirler. Daha kuzeydeki Kangri'de ise seyyahlar, Şiva'nın yaşadığı söylenen Kaliaş Dağı'nı tavaf ederler. Bu asil yüksek tepe; Mapham Yum-tso olarak da bilinen kutsal Manasarowar Gölü'nün kuzeybatısında, Kangri'nin alt kısımlarındaki mor bitkiler arasından yükselir. Şiva cenneti hem sürekli güneş ışığına sahip hem de serin gölgeleriyle, kuşların cıvıltısı ve solmayan çiçekleriyle ışıl ışıl bir yaz yeridir. Mandharaçiçeklerinin tatlı kokularına bulanmış havasındakutsal şarkıcıların ve oyuncuların müziği ve şarkıları yankılanır. Kailaş Dağı, Tantra'nın giriş bölümünde de bahsedildiği gibi ruh aktarımıyla doludur. Bölgenin biraz ilerisindenilüfer dünyası olan Meru Dağı bulunur. Ruhlarla dolu olan tepeleri, Malatiçiçeklerinin çelenklerinde olduğu gibi yıldız kümeleriyle birlikte asılmıştır. Kısaca şu şekilde yazılmıştır: “Onu görmemesi gerektiği halde Himalaya'yı düşünenler, bütün ibadetlerini Varanasi'de gerçekleştirenlerden daha üstündür. Tanrıların yüzlerce yıllık varlığında bile Himalaya'nın ihtişamını anlatmak zordur. Bu anlayışa göre; çiy tanelerinin sabah güneşi tarafından kurutulduğu gibi insanların günahları da o şekilde yok edilmiştir. Ancak Şiva'yı bulmak için Himalaya'ya gitmek şart değildir. O, ibadet eden kullarının bulunduğu her yerde bulunur ve O'nun mistik yuvası her insan Jiva'sının vücudundaki bin yapraklı nilüferde aranmalıdır. Dolayısıyla bu gibi yerler Şiva yeri olarak adlandırılır. Bu nedenle Şiva tapınakları, nerede bulunurlarsa bulunsunlar; oraya nasıl ulaşacaklarını öğrendiklerinde insanları onarabilir.