Aşkın, okültizmanın ve kadim sırların romanı... Nev'i şahsına münhasır ‘tanzimat tipi' Tevfik Efendi ve bu efendinin acaib-ül garayıb irfanıyla perişan ettiği beyzade Kıyam Bey'in İstanbul'dan Kahire'ye, Paris'ten New York'a, musibetten musibete uzanan ibrete şayan maceraları. Bir tarafta Galata Ritüeli'nde palûze edilmiş şehzade Halim, Eskişehir'de havaya uçan tren vagonları, çöken piramitler, cereyana kapılıp çarpılan Tesla ve Edison, infilak eden malikâneler, yanan saraylar, yıkılan tapınaklar ve olanları gölgelerden seyreden karanlık Seth Teşkilatı... Öteki tarafta okültizma ritüelleri, büyü celseleri, simya deneyleri, pertavsızlı arkeologlar, simetri tutkunu bir haham, piramidinden uzak kalmış bahtsız mumya Amen-Ra, parlamentoyu barutla berhava etmeye çalışan Guy Fawkes, duran taşların sırrını keşfeden fizik âlimi Al Harazmi, satranç oynayan yeniçeri heykeli ve sonsuz yaşama kavuşmak için kendini mumyalayan hekim Albertino Ferrante... Tekmilinin ortasında bu hengameyi orkestra şefi misali yöneten, kendine okültizma ilminin yaşayan en le grande üstadı unvanını yakıştıran Tevfik Efendi. Tevfik Efendi'nin peşinde kainatı tarumar edecek nihai ritüeline mani olmaya ant içmiş eli palalı bedeviler, piştovlu zabitler, yeraltı örgütleri, Osmanlı hafiyeleri, suikastçi rahipler, Tuaregler, Fransız lejyonerleri... Ve, elbette, belanın yıldırımını yağmurda paratoner misali çekmekle mükellef biçare dostu Kıyam Bey. Meriç Eryürek ilk romanında bizleri şaşırtan tasvirleriyle canlanan rengârenk bir Tanzimat Dönemi dünyasına götürüyor. Tarumarname için yarattığı özgün dili kullanarak dönemin Batı hayranlığına hünerli göndermeler yapıyor ve tarihin en çizgi dışı karakterlerini sonu kestirilemez bir entrika hikâyesinde ustalıkla bir araya getiriyor.
Aşkın, okültizmanın ve kadim sırların romanı... Nev'i şahsına münhasır ‘tanzimat tipi' Tevfik Efendi ve bu efendinin acaib-ül garayıb irfanıyla perişan ettiği beyzade Kıyam Bey'in İstanbul'dan Kahire'ye, Paris'ten New York'a, musibetten musibete uzanan ibrete şayan maceraları. Bir tarafta Galata Ritüeli'nde palûze edilmiş şehzade Halim, Eskişehir'de havaya uçan tren vagonları, çöken piramitler, cereyana kapılıp çarpılan Tesla ve Edison, infilak eden malikâneler, yanan saraylar, yıkılan tapınaklar ve olanları gölgelerden seyreden karanlık Seth Teşkilatı... Öteki tarafta okültizma ritüelleri, büyü celseleri, simya deneyleri, pertavsızlı arkeologlar, simetri tutkunu bir haham, piramidinden uzak kalmış bahtsız mumya Amen-Ra, parlamentoyu barutla berhava etmeye çalışan Guy Fawkes, duran taşların sırrını keşfeden fizik âlimi Al Harazmi, satranç oynayan yeniçeri heykeli ve sonsuz yaşama kavuşmak için kendini mumyalayan hekim Albertino Ferrante... Tekmilinin ortasında bu hengameyi orkestra şefi misali yöneten, kendine okültizma ilminin yaşayan en le grande üstadı unvanını yakıştıran Tevfik Efendi. Tevfik Efendi'nin peşinde kainatı tarumar edecek nihai ritüeline mani olmaya ant içmiş eli palalı bedeviler, piştovlu zabitler, yeraltı örgütleri, Osmanlı hafiyeleri, suikastçi rahipler, Tuaregler, Fransız lejyonerleri... Ve, elbette, belanın yıldırımını yağmurda paratoner misali çekmekle mükellef biçare dostu Kıyam Bey. Meriç Eryürek ilk romanında bizleri şaşırtan tasvirleriyle canlanan rengârenk bir Tanzimat Dönemi dünyasına götürüyor. Tarumarname için yarattığı özgün dili kullanarak dönemin Batı hayranlığına hünerli göndermeler yapıyor ve tarihin en çizgi dışı karakterlerini sonu kestirilemez bir entrika hikâyesinde ustalıkla bir araya getiriyor.