İslam Uygarlığında ‘Felsefe' olup olmadığı bir hayli tartışılmıştır. Bu problemin çözümünde sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek, bu uygarlık düzleminde üretilen eserlerin ortaya konmasına bağlıdır. Bu eserlerden biri de Alaaddin Ali Tusi (öl. 1482)'nin, İslam Dünyasında Gazali ile başlayan “Tehafüt” geleneğine dahil Tehafütü'l-Felasife (Kitabu-z-Zuhr)'si, Filozoflarla Kelamcıların fikirlerinin karşılaştırıldığı ve 15. yüzyıla kadarki düşünürlerin,
Demokritos'tan Aristoteles'e, İbn Sina'dan –bu, adı zikredilmese de Farabi demektir– F. Razi'ye, Cürcani'ye, K. Razi'ye... bir çok düşünürün Varlık, Tanrı, Alem, Bilgi... vb. konulardaki görüşlerini gözler önüne seren bir eserdir ve Osmanlı tefekkür dairesinde Fatih'in önderliğiyle başlayan tartışmanın ürünüdür.
İslam Uygarlığında ‘Felsefe' olup olmadığı bir hayli tartışılmıştır. Bu problemin çözümünde sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek, bu uygarlık düzleminde üretilen eserlerin ortaya konmasına bağlıdır. Bu eserlerden biri de Alaaddin Ali Tusi (öl. 1482)'nin, İslam Dünyasında Gazali ile başlayan “Tehafüt” geleneğine dahil Tehafütü'l-Felasife (Kitabu-z-Zuhr)'si, Filozoflarla Kelamcıların fikirlerinin karşılaştırıldığı ve 15. yüzyıla kadarki düşünürlerin,
Demokritos'tan Aristoteles'e, İbn Sina'dan –bu, adı zikredilmese de Farabi demektir– F. Razi'ye, Cürcani'ye, K. Razi'ye... bir çok düşünürün Varlık, Tanrı, Alem, Bilgi... vb. konulardaki görüşlerini gözler önüne seren bir eserdir ve Osmanlı tefekkür dairesinde Fatih'in önderliğiyle başlayan tartışmanın ürünüdür.