1. Dünya Harbinde Arap yarımadasında savaştığımız bu cephe, Türk Harp Tarihi'ne Suriye-Hicaz-Yemen veya Suriye-Filistin ve Sina (Mısır) cephesi olarak geçer. Osmanlı Ortadoğusunun (Arap yarımadası) hangi şartlarda, elden nasıl çıktığını anlatan bu eser, doğrudan doğruya resmi telgraf metinleriyle, Arap yarımadasındaki dişe diş bir mücadelenin yegane vesikalı tanığıdır. Savaş boyunca telgraf tellerine takılan bu mesajlar, Medine savunmasıyla ünlü “Çöl Kaplanı” lakabıyla anılan Fahrettin Paşa'nın Medine-Hicaz hattını savunmasını içermekle birlikte, birbiriyle bağlantılı hemen bütün Güney cephesinin neredeyse günü gününe harekât tarzını, Arap yarımadasında cereyan eden olayların seyrini, savaşın komutanlarını, alınan kararları, cepheleri, kişileri ve gelişmeleri yansıtarak dönemin tarihine ışık tutmaktadır.
Batılı emperyalistlere karşı verilen bu savaşta, düşmanla olan savaşın ötesinde, açlık, susuzluk, cephane ve erzak sıkıntısını, ikmal yollarının kesilmesini, insanın beynini kaynatan korkunç çöl iklimiyle, Arapların İngilizlerle olan işbirliğiyle, ne zaman ve nerede saldıracaklarını bilemedikleri meçhul tehlikelerle dolu tuzaklarla, ama daha da önemlisi sabır taşını çatlatacak cinsten ihanetlere karşı, baştan sona celâletin, inancın, yokluğun, zaruretin, tahammül sınırlarını aşan fedakarlığın şeref dolu hikayesidir.
Yemen-Hicaz, Suriye-Filistin, Sina cephesinden çekilişimizin 100. yılına rastlayan şu günlerde, bir defa daha Suriye topraklarında Anglo-Sakson empeyalizmi ve işbirlikçi Arap ittifakıyla karşı karşıya gelmek, ironik olduğu kadar, yeniden kan, gözyaşı ve ateşe boğulan Ortadoğu'da olanları tekrar eden bir trajedinin tarihi olarak da okunabilir.
1. Dünya Harbinde Arap yarımadasında savaştığımız bu cephe, Türk Harp Tarihi'ne Suriye-Hicaz-Yemen veya Suriye-Filistin ve Sina (Mısır) cephesi olarak geçer. Osmanlı Ortadoğusunun (Arap yarımadası) hangi şartlarda, elden nasıl çıktığını anlatan bu eser, doğrudan doğruya resmi telgraf metinleriyle, Arap yarımadasındaki dişe diş bir mücadelenin yegane vesikalı tanığıdır. Savaş boyunca telgraf tellerine takılan bu mesajlar, Medine savunmasıyla ünlü “Çöl Kaplanı” lakabıyla anılan Fahrettin Paşa'nın Medine-Hicaz hattını savunmasını içermekle birlikte, birbiriyle bağlantılı hemen bütün Güney cephesinin neredeyse günü gününe harekât tarzını, Arap yarımadasında cereyan eden olayların seyrini, savaşın komutanlarını, alınan kararları, cepheleri, kişileri ve gelişmeleri yansıtarak dönemin tarihine ışık tutmaktadır.
Batılı emperyalistlere karşı verilen bu savaşta, düşmanla olan savaşın ötesinde, açlık, susuzluk, cephane ve erzak sıkıntısını, ikmal yollarının kesilmesini, insanın beynini kaynatan korkunç çöl iklimiyle, Arapların İngilizlerle olan işbirliğiyle, ne zaman ve nerede saldıracaklarını bilemedikleri meçhul tehlikelerle dolu tuzaklarla, ama daha da önemlisi sabır taşını çatlatacak cinsten ihanetlere karşı, baştan sona celâletin, inancın, yokluğun, zaruretin, tahammül sınırlarını aşan fedakarlığın şeref dolu hikayesidir.
Yemen-Hicaz, Suriye-Filistin, Sina cephesinden çekilişimizin 100. yılına rastlayan şu günlerde, bir defa daha Suriye topraklarında Anglo-Sakson empeyalizmi ve işbirlikçi Arap ittifakıyla karşı karşıya gelmek, ironik olduğu kadar, yeniden kan, gözyaşı ve ateşe boğulan Ortadoğu'da olanları tekrar eden bir trajedinin tarihi olarak da okunabilir.