Nehirdeki Ev (No. 209; Yazan: Gianluigi Bonelli; Çizen: Aurelio Galleppini)
“Kartal ve Yıldırım” macerasının bu son bölümünde Golden Well madeninin sahibine karşı inanılmaz bir tezgâh hazırlayan açgözlü banker, tüm çabalarına karşın Teks willer karşısında yenilgiden kurtulamayacaktı.
Güneyin Derinlikleri (No. 209; Yazan: Gianluigi Bonelli; Çizen: Erio Nicolò) Gece Kartalı, güney eyaletlerinin derinliklerinde evine doğru at sürerken, eski dostu Joseph Boone ile karşılaşır. Bir zamanlar birlikte çeşitli serüvenlere çıkan eski dostların keyifli akşam yemekleri berbat bir haberle kesilir ve Teks kendini bir anda kaçan bir haydutun peşinde bulur....
Linç (No. 210; Yazan: Gianluigi Bonelli; Çizen: Erio Nicolò) Olayların içine dalmak zorunda olan kahramanımız ayrıntıları öğrendikçe, “haydut” denilen
kaçak zenciye hak vermeye başlamıştır. Ona göre derisinin rengi ne olursa olsun insanlar adil bir yargılanmayı hak etmektedir. Yazık ki bu düşünceye
sahip olan sadece kendisiydi. Böylece bir gece yarısı başlayan olayların sonunda Teks willer neredeyse tüm kasabaya karşı tek başına kalsa bile
“adalet” yolundan ayrılmaz. Bu çatışan fikirlerle birlikte, elbette ki ortalık kan gölüne dönüşeceği an da gelmekte gecikmeyecekti.
Nehirdeki Ev (No. 209; Yazan: Gianluigi Bonelli; Çizen: Aurelio Galleppini)
“Kartal ve Yıldırım” macerasının bu son bölümünde Golden Well madeninin sahibine karşı inanılmaz bir tezgâh hazırlayan açgözlü banker, tüm çabalarına karşın Teks willer karşısında yenilgiden kurtulamayacaktı.
Güneyin Derinlikleri (No. 209; Yazan: Gianluigi Bonelli; Çizen: Erio Nicolò) Gece Kartalı, güney eyaletlerinin derinliklerinde evine doğru at sürerken, eski dostu Joseph Boone ile karşılaşır. Bir zamanlar birlikte çeşitli serüvenlere çıkan eski dostların keyifli akşam yemekleri berbat bir haberle kesilir ve Teks kendini bir anda kaçan bir haydutun peşinde bulur....
Linç (No. 210; Yazan: Gianluigi Bonelli; Çizen: Erio Nicolò) Olayların içine dalmak zorunda olan kahramanımız ayrıntıları öğrendikçe, “haydut” denilen
kaçak zenciye hak vermeye başlamıştır. Ona göre derisinin rengi ne olursa olsun insanlar adil bir yargılanmayı hak etmektedir. Yazık ki bu düşünceye
sahip olan sadece kendisiydi. Böylece bir gece yarısı başlayan olayların sonunda Teks willer neredeyse tüm kasabaya karşı tek başına kalsa bile
“adalet” yolundan ayrılmaz. Bu çatışan fikirlerle birlikte, elbette ki ortalık kan gölüne dönüşeceği an da gelmekte gecikmeyecekti.