Hipnotize edici bir roman, bizi bir kez daha Çavuşesku'nun Romanyasına götürüyor. Klostrofobik bir fabrika, bir çiftçi kasabası, açlık, intihar ve duman çevresinde örgüsünü oluşturuyor. Çingeneler ve gizli polis dışında hiç kimsenin çok fazla bir umuda sahip olmadığı bir "totaliter" kasabada çiftçiler çok yer, çok içerler, çünkü her şeye sahiptiler; az konuşurlar, çünkü çok şey bilmektedirler. Herta Müller "bir" ülkenin maddi ve varoluşsal güçlüklerini şimdiye kadar hiçbir yazarda görülmeyen benzersiz bir şiirsel gerçeklikle yazıya geçirirken çağdaş bir Rabelais'ye dönüşüyor. Herta Müller için "güneş kızgın bir kabak"tır; ele batan "iğnenin anası dünyadaki bütün iğneleri doğurmuş olan en eski iğnedir", kavaklar yeşil bıçaklara benzer, ölüm ise "birkaç günlük"tür. Bürlesk olarak da tanımlayabileceğimiz bir ortamda, dikkatler yavaş yavaş biri öğretmen, öteki mühendis olan iki arkadaş üzerinde yoğunlaşır. Kahramanlardan biri bir polis şefine aşıkken öteki bir çingene müzisyenle olan ilişkisi nedeniyle soruşturmaya uğramaktadır. Eleştirmenlerin de belirttiği gibi "Almanca edebiyatta benzeri bulunmayan" bir yazarın ürünü olan Tilki Daha O Zaman Avcıydı"yı herhangi bir roman türüne sokmak kolay olmasa da onu bir "dedektif romanı" olarak tanımlarsak yanlış yapmış olmayız. Romanın bir başka çarpıcı yanı da yüreğin vuruş temposuna benzeyen yazılış ritmi. Yürekteki Hayvan'dan (Telos Yayıncılık, 1997) sonra Tilki Daha O Zaman Avcıydı ile çağdaş romanın keşfine çıkan okurun önünde roman sanatının yepyeni bir ufku açılıyor...
Hipnotize edici bir roman, bizi bir kez daha Çavuşesku'nun Romanyasına götürüyor. Klostrofobik bir fabrika, bir çiftçi kasabası, açlık, intihar ve duman çevresinde örgüsünü oluşturuyor. Çingeneler ve gizli polis dışında hiç kimsenin çok fazla bir umuda sahip olmadığı bir "totaliter" kasabada çiftçiler çok yer, çok içerler, çünkü her şeye sahiptiler; az konuşurlar, çünkü çok şey bilmektedirler. Herta Müller "bir" ülkenin maddi ve varoluşsal güçlüklerini şimdiye kadar hiçbir yazarda görülmeyen benzersiz bir şiirsel gerçeklikle yazıya geçirirken çağdaş bir Rabelais'ye dönüşüyor. Herta Müller için "güneş kızgın bir kabak"tır; ele batan "iğnenin anası dünyadaki bütün iğneleri doğurmuş olan en eski iğnedir", kavaklar yeşil bıçaklara benzer, ölüm ise "birkaç günlük"tür. Bürlesk olarak da tanımlayabileceğimiz bir ortamda, dikkatler yavaş yavaş biri öğretmen, öteki mühendis olan iki arkadaş üzerinde yoğunlaşır. Kahramanlardan biri bir polis şefine aşıkken öteki bir çingene müzisyenle olan ilişkisi nedeniyle soruşturmaya uğramaktadır. Eleştirmenlerin de belirttiği gibi "Almanca edebiyatta benzeri bulunmayan" bir yazarın ürünü olan Tilki Daha O Zaman Avcıydı"yı herhangi bir roman türüne sokmak kolay olmasa da onu bir "dedektif romanı" olarak tanımlarsak yanlış yapmış olmayız. Romanın bir başka çarpıcı yanı da yüreğin vuruş temposuna benzeyen yazılış ritmi. Yürekteki Hayvan'dan (Telos Yayıncılık, 1997) sonra Tilki Daha O Zaman Avcıydı ile çağdaş romanın keşfine çıkan okurun önünde roman sanatının yepyeni bir ufku açılıyor...