Timur, ağırlıkların yanında develerin bağlanmalarına bakıyordu. Fillerin uzaktan harekete geçmesiyle beraber onun gür sesi yükseldi.
- Ateş.
Şimdi, Türk ordugahının önünde uzun bir ateş zinciri peyda oluvermişti. Develerin üzerindeki çalılar, kuvvetli bir alev yığını halinde yanıyor ve orayı dumanlı bir ışık içinde bırakıyordu. Sanki bir gün düz donanması, yahut savaş namına bir ateş ayini yapılıyordu.
Filler son hızla ilerlemişlerdi. Böğüre böğüre koşuyorlar, havaya kalkmış olan hortumlarından garip fosurtular çıkarıyorlardı. Yine önde o çıplak Hintli vardı ve filini göze çarpmaması mümkün ol mayan heyecanlı bir şevk ile idare edip geliyordu. Hayvanlar, göğe uçurulacak, ayaklar altında çiğnenecek av bulmak hırsıyla ilerlerken birdenbire alev püsküren zincirle karşılaştılar ve inanılmaz bir hız la yüzgeri ettiler. Ateş, onların sevmedikleri ve fena ürktükleri bir şeydi. Onu, uzun bir zincir halinde karşılarında dizilmiş görmek cüretlerini kırmıştı ve kendilerini geriye kaçırtmıştı.
Fakat bu dönüş, gelişi güzel bir dönüş değildi. Arslan gören geyik, kedi gören fare, tazı gören tavşan nasıl kaçarsa filler de öyle kaçıyorlardı. Hata onlardan daha artık telaş ve daha artık korku gösteriyorlardı. Ne işaret, ne değnek, onları durduramıyordu. Delhi ordusu, müthiş bir felaketle yüzleşmişti, kendi filleri kendi saflarını parçalıyordu.
Timur, korkudan deliren fillerin düşman ordusunu altüst ettiğini görür görmez emir verdi:
- Süvariler ileri!
Timur, ağırlıkların yanında develerin bağlanmalarına bakıyordu. Fillerin uzaktan harekete geçmesiyle beraber onun gür sesi yükseldi.
- Ateş.
Şimdi, Türk ordugahının önünde uzun bir ateş zinciri peyda oluvermişti. Develerin üzerindeki çalılar, kuvvetli bir alev yığını halinde yanıyor ve orayı dumanlı bir ışık içinde bırakıyordu. Sanki bir gün düz donanması, yahut savaş namına bir ateş ayini yapılıyordu.
Filler son hızla ilerlemişlerdi. Böğüre böğüre koşuyorlar, havaya kalkmış olan hortumlarından garip fosurtular çıkarıyorlardı. Yine önde o çıplak Hintli vardı ve filini göze çarpmaması mümkün ol mayan heyecanlı bir şevk ile idare edip geliyordu. Hayvanlar, göğe uçurulacak, ayaklar altında çiğnenecek av bulmak hırsıyla ilerlerken birdenbire alev püsküren zincirle karşılaştılar ve inanılmaz bir hız la yüzgeri ettiler. Ateş, onların sevmedikleri ve fena ürktükleri bir şeydi. Onu, uzun bir zincir halinde karşılarında dizilmiş görmek cüretlerini kırmıştı ve kendilerini geriye kaçırtmıştı.
Fakat bu dönüş, gelişi güzel bir dönüş değildi. Arslan gören geyik, kedi gören fare, tazı gören tavşan nasıl kaçarsa filler de öyle kaçıyorlardı. Hata onlardan daha artık telaş ve daha artık korku gösteriyorlardı. Ne işaret, ne değnek, onları durduramıyordu. Delhi ordusu, müthiş bir felaketle yüzleşmişti, kendi filleri kendi saflarını parçalıyordu.
Timur, korkudan deliren fillerin düşman ordusunu altüst ettiğini görür görmez emir verdi:
- Süvariler ileri!