Bazı meseleleri ancak bilebildiğimiz ya da görebildiğimiz kadar seziyoruz. Mesela şimdi ben, gecenin bu vaktinde cama yapışmış şu yaprağı bir tabanca olarak görüyorum. Demek ki göz yanılıyor. Oysa yanılan sadece göz mü? Kulak yanılmaz mı, eller yanılmaz mı? Hele zihin… EN çok da zihin yanılır şu dünyada. Benim zihnim de pekâlâ yanılıyor olabilirdi. O halde kim verecek bu zor kararı? Böyle bir kararı verme sorumluluğunu iki kişinin omuzlarına yüklemek ne kadar uygun? Aslında buradaki gerekçe belli; çünkü o, sizin bebeğiniz olacak. Derdini sıkıntısını, acısını, kederini, mutluluğunu yahut gururunu siz yaşayacaksınız da ondan.
Karar size ait…
Bazı meseleleri ancak bilebildiğimiz ya da görebildiğimiz kadar seziyoruz. Mesela şimdi ben, gecenin bu vaktinde cama yapışmış şu yaprağı bir tabanca olarak görüyorum. Demek ki göz yanılıyor. Oysa yanılan sadece göz mü? Kulak yanılmaz mı, eller yanılmaz mı? Hele zihin… EN çok da zihin yanılır şu dünyada. Benim zihnim de pekâlâ yanılıyor olabilirdi. O halde kim verecek bu zor kararı? Böyle bir kararı verme sorumluluğunu iki kişinin omuzlarına yüklemek ne kadar uygun? Aslında buradaki gerekçe belli; çünkü o, sizin bebeğiniz olacak. Derdini sıkıntısını, acısını, kederini, mutluluğunu yahut gururunu siz yaşayacaksınız da ondan.
Karar size ait…