Anadolu'nun kuzeybatısı, Ortaçağ'a kadar “Bithynia”, 7. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarından sonra ise OpsikionThema'sı (idari bölgesi) olarak adlandırılmıştır. Bölgede, ikonoklasmus (ikona karşıtı) dönemde (726/842), Bizans imparatorlarının, özellikle de 5. Konstantin'in (741-775) zulmüne karşı direnen rahipler, bu dönemin bitmesinden sonra daha da güçlenmiş ve yeni manastır kurallarını düzenlemişlerdir. Artık Bizans monastik yaşamının merkezi Uludağ ve çevresidir. Özellikle Marmara Denizi'nin güney kıyılarında 9.-10. yüzyıllarda çok sayıda yeni manastır kurulmuştur; bu eserlerin büyük bir kısmı zaman içinde ya tümüyle kaybolmuş ya da büyük oranda tahrip olmuştur.
Mudanya'nın (Muntania) batısındaki bir grup eser ise günümüze ulaşabilmiş ve bilimsel araştırmaların konusu olmuştur. Bunlardan biri Trilye'nin (Zeytinbağı) birkaç kilometre batısında, deniz kıyısında, halkın “Aya Yani” olarak adlandırdığı, Ortaçağ kaynaklarında ise “Pelekete Manastırı” olarak anılan manastırdır. Manastır yapılarından hemen hiç iz kalmamış olmasına karşın, kilisesi kısmen de olsa ayaktadır. Bizans dini mimarisinde, Orta Bizans Dönemi'nden sonra ortaya çıkan ve İstanbul başta olmak üzere farklı coğrafyalarda örnekleri bulunan “kapalı Yunan haçı” planlı kilise, ikiden fazla yapı evresi geçirmiş olmalıdır. Yapı plan, malzeme ve teknik özellikleri ile (çoğu devşirme) mimari plastik verileriyle 9.-10. yüzyıl özelliklerini yansımaktadır.
Çalışma, yok olma tehdit ve tehlikesiyle karşı karşıya olan Pelekete Manastırı kilisesinin belgelenmesi ve restitüsyon önerilerini amaçlamıştır.
Anadolu'nun kuzeybatısı, Ortaçağ'a kadar “Bithynia”, 7. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarından sonra ise OpsikionThema'sı (idari bölgesi) olarak adlandırılmıştır. Bölgede, ikonoklasmus (ikona karşıtı) dönemde (726/842), Bizans imparatorlarının, özellikle de 5. Konstantin'in (741-775) zulmüne karşı direnen rahipler, bu dönemin bitmesinden sonra daha da güçlenmiş ve yeni manastır kurallarını düzenlemişlerdir. Artık Bizans monastik yaşamının merkezi Uludağ ve çevresidir. Özellikle Marmara Denizi'nin güney kıyılarında 9.-10. yüzyıllarda çok sayıda yeni manastır kurulmuştur; bu eserlerin büyük bir kısmı zaman içinde ya tümüyle kaybolmuş ya da büyük oranda tahrip olmuştur.
Mudanya'nın (Muntania) batısındaki bir grup eser ise günümüze ulaşabilmiş ve bilimsel araştırmaların konusu olmuştur. Bunlardan biri Trilye'nin (Zeytinbağı) birkaç kilometre batısında, deniz kıyısında, halkın “Aya Yani” olarak adlandırdığı, Ortaçağ kaynaklarında ise “Pelekete Manastırı” olarak anılan manastırdır. Manastır yapılarından hemen hiç iz kalmamış olmasına karşın, kilisesi kısmen de olsa ayaktadır. Bizans dini mimarisinde, Orta Bizans Dönemi'nden sonra ortaya çıkan ve İstanbul başta olmak üzere farklı coğrafyalarda örnekleri bulunan “kapalı Yunan haçı” planlı kilise, ikiden fazla yapı evresi geçirmiş olmalıdır. Yapı plan, malzeme ve teknik özellikleri ile (çoğu devşirme) mimari plastik verileriyle 9.-10. yüzyıl özelliklerini yansımaktadır.
Çalışma, yok olma tehdit ve tehlikesiyle karşı karşıya olan Pelekete Manastırı kilisesinin belgelenmesi ve restitüsyon önerilerini amaçlamıştır.