Toplumsal İletişim Tanımlar, Kavramlar, Tartışmalar

Stok Kodu:
9786054989522
Boyut:
14.00x21.00
Sayfa Sayısı:
346
Basım Yeri:
Adana
Baskı:
5
Basım Tarihi:
2015-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%5 indirimli
23,00
21,85
9786054989522
599187
Toplumsal İletişim
Toplumsal İletişim Tanımlar, Kavramlar, Tartışmalar
21.85

İletişim kurmanın amacı anlaşabilmek mi? Kendimden başkalarının varlığından haberdar olduğumu belirtmek mi? İşaretlere neden ihtiyaç duyuyorum? İletişim her zaman hareketli midir? Sessizlik ve hareketsizlik bir şeyler anlatmaz mı? Mağaranın iç duvarlarına geyik resmi çizen avcı kiminle iletişim kurmaya çalışıyordu? Peki, Roma imparatorları devasa büyüklükteki anıt binaları neden inşa ettirdiler? Duman işaretlerinden internete uzanan iletişim serüvenini insanlığın serüveninden ayrı düşünemeyeceğimiz apaçık.

İnsanlar arası iletişim, elektronik aygıtlarla geniş kitlelere yayıldıkça, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. İletişim kanallarındaki aksamalar, seslenilen kitlenin niteliklerinin var-sayımlara dayandırılması, çoğulculuk savları, düşük beğeni düzeyi eleştirileri, medya okuryazarlığının herkes için gereklili-ği, toplumsal değişim ve dönüşümler, globalleşme tartışmaları, tek-tipleşme ve kültürel parçalanma gibi sorunlar bunlardan yalnızca bir kaçı.

Kitle iletişim araçlarının, bugün yaygın kullanılışıyla kısaca medya‘nın Batılı eleştirmenler için anlamı, mistik aracılık anlayışına dayanır. Medyatör sözcüğü yazılı metinlerde ilk kez, "kilise adamları" için, insanlık ve kutsallık arasındaki aracı anlamında söylenmiş. Kilisenin ulusal gücünün gelişmesinde, eğitimli din adamlarının çevre bölgelere gönderilmesi önemli-dir. Tüm ulusun eğitim yoluyla devletin / kilisenin üyesi olması böyle sağlanacaktır. Kilisenin, kendi gücünden kuşku duyduğu zamanlarda; "her eve birer papaz gönderebilme" isteği, merkez-den yönlendirilen kitle iletişim araçlarının, özellikle televizyonun her eve girmesiyle karşılaştırılır. Dış dünyadan gelen bir yabancı olarak televizyon, kapalı cemaatler için bir kuşku kay-nağıdır. Ancak yine kapalı ve /veya alternatif cemaatler, gruplar için bugün uydu yayınları ve internet, kuşatıcı iletişim bilgileri sağlayan merkezlerin birden fazla olmasıyla farklı anlamlar taşıyor. Dinsel inançların, günlük yaşamda görünür biçimde dışa vurulmasının sorunlu olduğu yerlerde diyasporik medya, bir kendini gerçekleştirme aracı da olabiliyor1. 2000‘li yıllara dek geleneksel medya (kitaptan başlayarak, gazete, radyo, sinema, televizyon, vb.) için geçerli olan kavramlar, iletişim teknolojilerinin bir yandan globalleşmesi, bir yandan da bireyselleşmesiyle birlikte yeni medya (internet üzerinden taşınan her türlü iletişim) olanaklarıyla yeni boyutlar kazandı. İletişim tek-nolojileri, coğrafi uzaklıkları bazen görünür, bazen görünmez kancalarla birleştiriyor, haberleşme uydularının yardımıyla top-lulukları bir araya getirebiliyor, ya da yeni toplulukların kurul-masına neden oluyor. Televizyonun ilk yaygınlaşmaya başladığı yıllarla ilgili olarak uzağın yakın, yakının uzak olmasıyla ilgili savlar geçerliliğini koruyor ancak artık aydınlatıcı bir saptama gibi değil de, şimdiki zamanların kanıksanan bir durumu gibi algılanıyor. Uzak ve yakın arasındaki ilişki oysa eskiden olduğu gibi şimdi de, kendiliğinden kurulmuyor. Coğrafi sınırlar kendiliğinden oluşmadığı, değişmediği gibi, iletişim teknolojisinin olanakları da kendiliğinden yayılmıyor. Elde edilebilen, kullanılabilen olanakların mutlaka sorunsuzca benimsenen olanaklar olduğu yanılgısına kapılmamak gerektiğini düşünüyo-rum. Kültürel farklılıklar, gündelik maddi hayatımızda, giysile-rimizde ve yiyip içtiklerimizde açıkça görünür olmaktan çekilse bile, globalleşme ile birlikte anılan en önemli sorunlardan bir kaçı, aidiyet, kimlik, güven sorunu ve beraberinde önü alınama-yan gerçek göçler. Birlikte yaşadıklarımızın farkında olmak ve anlamaya çalışmak, karşılıklılık gerektirir ancak iktidar ilişkileri karşılıklı eşitliğe izin vermez.

Dışarıdan gelenler (din adamları, eğitmenler, politikacılar, pop yıldızları, kamu görevlileri, politikacılar, entelektüeller, sanatçılar vb.) gittikleri yörelerin yabancısıdır, yerli değildir. Bu aracılardan içeridekiler çekinirler, tam güven duyamazlar, çünkü onların niyetleri kendilerini merkez adına değiştirmektir. Aracılara merkez de pek güvenmez. Bütün sırlar onlara açılmaz. Aracıların çifte işlevi; filtre ve kalkan işlevlerinden söz edilirken, işte hem merkeze hem de çevreye olan hem uzak hem yakın‖ özelliklerine gönderme yapılır.

İletişim kurmanın amacı anlaşabilmek mi? Kendimden başkalarının varlığından haberdar olduğumu belirtmek mi? İşaretlere neden ihtiyaç duyuyorum? İletişim her zaman hareketli midir? Sessizlik ve hareketsizlik bir şeyler anlatmaz mı? Mağaranın iç duvarlarına geyik resmi çizen avcı kiminle iletişim kurmaya çalışıyordu? Peki, Roma imparatorları devasa büyüklükteki anıt binaları neden inşa ettirdiler? Duman işaretlerinden internete uzanan iletişim serüvenini insanlığın serüveninden ayrı düşünemeyeceğimiz apaçık.

İnsanlar arası iletişim, elektronik aygıtlarla geniş kitlelere yayıldıkça, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. İletişim kanallarındaki aksamalar, seslenilen kitlenin niteliklerinin var-sayımlara dayandırılması, çoğulculuk savları, düşük beğeni düzeyi eleştirileri, medya okuryazarlığının herkes için gereklili-ği, toplumsal değişim ve dönüşümler, globalleşme tartışmaları, tek-tipleşme ve kültürel parçalanma gibi sorunlar bunlardan yalnızca bir kaçı.

Kitle iletişim araçlarının, bugün yaygın kullanılışıyla kısaca medya‘nın Batılı eleştirmenler için anlamı, mistik aracılık anlayışına dayanır. Medyatör sözcüğü yazılı metinlerde ilk kez, "kilise adamları" için, insanlık ve kutsallık arasındaki aracı anlamında söylenmiş. Kilisenin ulusal gücünün gelişmesinde, eğitimli din adamlarının çevre bölgelere gönderilmesi önemli-dir. Tüm ulusun eğitim yoluyla devletin / kilisenin üyesi olması böyle sağlanacaktır. Kilisenin, kendi gücünden kuşku duyduğu zamanlarda; "her eve birer papaz gönderebilme" isteği, merkez-den yönlendirilen kitle iletişim araçlarının, özellikle televizyonun her eve girmesiyle karşılaştırılır. Dış dünyadan gelen bir yabancı olarak televizyon, kapalı cemaatler için bir kuşku kay-nağıdır. Ancak yine kapalı ve /veya alternatif cemaatler, gruplar için bugün uydu yayınları ve internet, kuşatıcı iletişim bilgileri sağlayan merkezlerin birden fazla olmasıyla farklı anlamlar taşıyor. Dinsel inançların, günlük yaşamda görünür biçimde dışa vurulmasının sorunlu olduğu yerlerde diyasporik medya, bir kendini gerçekleştirme aracı da olabiliyor1. 2000‘li yıllara dek geleneksel medya (kitaptan başlayarak, gazete, radyo, sinema, televizyon, vb.) için geçerli olan kavramlar, iletişim teknolojilerinin bir yandan globalleşmesi, bir yandan da bireyselleşmesiyle birlikte yeni medya (internet üzerinden taşınan her türlü iletişim) olanaklarıyla yeni boyutlar kazandı. İletişim tek-nolojileri, coğrafi uzaklıkları bazen görünür, bazen görünmez kancalarla birleştiriyor, haberleşme uydularının yardımıyla top-lulukları bir araya getirebiliyor, ya da yeni toplulukların kurul-masına neden oluyor. Televizyonun ilk yaygınlaşmaya başladığı yıllarla ilgili olarak uzağın yakın, yakının uzak olmasıyla ilgili savlar geçerliliğini koruyor ancak artık aydınlatıcı bir saptama gibi değil de, şimdiki zamanların kanıksanan bir durumu gibi algılanıyor. Uzak ve yakın arasındaki ilişki oysa eskiden olduğu gibi şimdi de, kendiliğinden kurulmuyor. Coğrafi sınırlar kendiliğinden oluşmadığı, değişmediği gibi, iletişim teknolojisinin olanakları da kendiliğinden yayılmıyor. Elde edilebilen, kullanılabilen olanakların mutlaka sorunsuzca benimsenen olanaklar olduğu yanılgısına kapılmamak gerektiğini düşünüyo-rum. Kültürel farklılıklar, gündelik maddi hayatımızda, giysile-rimizde ve yiyip içtiklerimizde açıkça görünür olmaktan çekilse bile, globalleşme ile birlikte anılan en önemli sorunlardan bir kaçı, aidiyet, kimlik, güven sorunu ve beraberinde önü alınama-yan gerçek göçler. Birlikte yaşadıklarımızın farkında olmak ve anlamaya çalışmak, karşılıklılık gerektirir ancak iktidar ilişkileri karşılıklı eşitliğe izin vermez.

Dışarıdan gelenler (din adamları, eğitmenler, politikacılar, pop yıldızları, kamu görevlileri, politikacılar, entelektüeller, sanatçılar vb.) gittikleri yörelerin yabancısıdır, yerli değildir. Bu aracılardan içeridekiler çekinirler, tam güven duyamazlar, çünkü onların niyetleri kendilerini merkez adına değiştirmektir. Aracılara merkez de pek güvenmez. Bütün sırlar onlara açılmaz. Aracıların çifte işlevi; filtre ve kalkan işlevlerinden söz edilirken, işte hem merkeze hem de çevreye olan hem uzak hem yakın‖ özelliklerine gönderme yapılır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat