Toplumsal Şiddet ve Sosyal Çöküntü

Stok Kodu:
9786257306522
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
328
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-06
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
25,00
9786257306522
740444
Toplumsal Şiddet ve Sosyal Çöküntü
Toplumsal Şiddet ve Sosyal Çöküntü
25.00

Günümüz Türkiye'sinde oluşan siyasi dalgalar, sertleşmeler, toplumun doku yapısını bozarak kutuplaşmaları meydana getirmektedir. Bu olgular ve başkalaşım, insanlarımızın geleneksel Anadolu ahlakını da ortadan kaldırmaktadır. Bugün ister muhafazakâr, ister milliyetçi ya da laik olun, kafaları karışmış, değerleri erozyona uğramış bir durum görürsünüz. Hiçbir kesim, fikirleri farklı olsa da yaşamları aynı olduğu hâlde birbirlerini beğenmemektedirler. Ama büyük çoğunluk, günümüzde köşe dönmeci, kurnaz, ilkesiz bir izlenim vermekte ya da yanpeş aramaya çalışmaktadır.

Toplumun bazı kesimleri, sorumlularımız, imar rantlarının peşindedir. Haksızlığa itirazları var ama haksız kazançtan kendilerine pay alma peşine düşmüşlerdir. Medeni geçinenler ise kırmızı ışıkta geçmeyi, trafik kurallarına uymamayı bir marifet edinmişlerdir. Kadına, çocuklara, sokak hayvanlarına yapılan şiddet devam ederken, laik ya da dindar olmak hep hoyrat yaşamı körüklemiş ve saygısız davranmak yaşam biçimi hâline gelmiştir.

Bu hâllerimizi analiz eden yazarlar, sosyologlar, bilim insanları, ürkütücü bir tespitle “toplum olarak çöküyoruz” uyarısında bulunuyorlar ama hiç kimse bu sözlere kulak asmıyor.

Bu oluşumları görmezden gelen bürokrasi de kendi yapısını tüketmeye devam ediyor.

İşinizde nasıl çalıştığınızı biliyorsunuz değil mi? Size tam olarak işinizi nasıl yapacağınızı söyleyen süreçleriniz, prosedürleriniz, yönergeleriniz ve yöneticileriniz var. Ama sorunlar bitmek bilmiyor. Yine de bir girişimcilik, esneklik hakkında düşünüyorsunuz. Ancak (out-of-the-box) bu yeni düzende işe yaramıyor. Çünkü böyle bir yapılanma arzusu, iyileştirmeler, uygulamalar, bu sistem çalışanlarına büyük bir azim, sorumluluk, zorluk yükleyecektir.

Aslına bakarsanız bürokrasi o kadar da kötü değildir. Ama bu kurallar ve sistem farklı çerçeveler belirler, adam kayırır (arkadaş politikası), keyfi hareketler yapar.

Aslında net bir görev dağılımı ile verimli bir organizasyon kurmak amaçlanmaktadır. Ama bu durum bir türlü sağlanamaz ve bir zaman sonra bürokraside de kurallar tutarsız hâle gelir, asıl amacı kaybolur ve her şey sorun hâline gelir. Bu süreç daha sonra çok fazla bağlantılarla gereksiz yerlere gidip karmaşık bir hâl alır ve böylece görevler, sorumluluklar parçalanır. Bu durumda neyin nereye ait olduğu belirsizleşir.

Burada işlerin gidişatına bağlı kalmak çok uygun olacaktır. Sağduyu, hele hele kurallar, prosedürlerden öncelikli olmalıdır. Ama yaşamı felç eden bu durum, bazı görevlilerin, kendi beklentilerini kişisel öç alma yöntemine dönüştürmelerinden dolayı zorluklar oluşturacaktır ve bunun adı da “gel, git” olayıdır.

Yani bürokrasi!..

Günümüz Türkiye'sinde oluşan siyasi dalgalar, sertleşmeler, toplumun doku yapısını bozarak kutuplaşmaları meydana getirmektedir. Bu olgular ve başkalaşım, insanlarımızın geleneksel Anadolu ahlakını da ortadan kaldırmaktadır. Bugün ister muhafazakâr, ister milliyetçi ya da laik olun, kafaları karışmış, değerleri erozyona uğramış bir durum görürsünüz. Hiçbir kesim, fikirleri farklı olsa da yaşamları aynı olduğu hâlde birbirlerini beğenmemektedirler. Ama büyük çoğunluk, günümüzde köşe dönmeci, kurnaz, ilkesiz bir izlenim vermekte ya da yanpeş aramaya çalışmaktadır.

Toplumun bazı kesimleri, sorumlularımız, imar rantlarının peşindedir. Haksızlığa itirazları var ama haksız kazançtan kendilerine pay alma peşine düşmüşlerdir. Medeni geçinenler ise kırmızı ışıkta geçmeyi, trafik kurallarına uymamayı bir marifet edinmişlerdir. Kadına, çocuklara, sokak hayvanlarına yapılan şiddet devam ederken, laik ya da dindar olmak hep hoyrat yaşamı körüklemiş ve saygısız davranmak yaşam biçimi hâline gelmiştir.

Bu hâllerimizi analiz eden yazarlar, sosyologlar, bilim insanları, ürkütücü bir tespitle “toplum olarak çöküyoruz” uyarısında bulunuyorlar ama hiç kimse bu sözlere kulak asmıyor.

Bu oluşumları görmezden gelen bürokrasi de kendi yapısını tüketmeye devam ediyor.

İşinizde nasıl çalıştığınızı biliyorsunuz değil mi? Size tam olarak işinizi nasıl yapacağınızı söyleyen süreçleriniz, prosedürleriniz, yönergeleriniz ve yöneticileriniz var. Ama sorunlar bitmek bilmiyor. Yine de bir girişimcilik, esneklik hakkında düşünüyorsunuz. Ancak (out-of-the-box) bu yeni düzende işe yaramıyor. Çünkü böyle bir yapılanma arzusu, iyileştirmeler, uygulamalar, bu sistem çalışanlarına büyük bir azim, sorumluluk, zorluk yükleyecektir.

Aslına bakarsanız bürokrasi o kadar da kötü değildir. Ama bu kurallar ve sistem farklı çerçeveler belirler, adam kayırır (arkadaş politikası), keyfi hareketler yapar.

Aslında net bir görev dağılımı ile verimli bir organizasyon kurmak amaçlanmaktadır. Ama bu durum bir türlü sağlanamaz ve bir zaman sonra bürokraside de kurallar tutarsız hâle gelir, asıl amacı kaybolur ve her şey sorun hâline gelir. Bu süreç daha sonra çok fazla bağlantılarla gereksiz yerlere gidip karmaşık bir hâl alır ve böylece görevler, sorumluluklar parçalanır. Bu durumda neyin nereye ait olduğu belirsizleşir.

Burada işlerin gidişatına bağlı kalmak çok uygun olacaktır. Sağduyu, hele hele kurallar, prosedürlerden öncelikli olmalıdır. Ama yaşamı felç eden bu durum, bazı görevlilerin, kendi beklentilerini kişisel öç alma yöntemine dönüştürmelerinden dolayı zorluklar oluşturacaktır ve bunun adı da “gel, git” olayıdır.

Yani bürokrasi!..

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat