Obama yönetimi iktidara geldiğinde, Orta Doğu politikalarından kaynaklanan Türk-Amerikan gerilimi söz konusuydu. CIA'nin 1997'de yayınladığı ‘2015 Küresel Yönelimleri' raporunda, 2015 yılında dünyanın yer altı ve yerüstü zenginliklerinin %85'inin halkı Müslüman olan ülkelerin tasarrufunda bulunacağından hareketle bu vahim duruma karşı önlemler alınması konusu gündeme getirildi. 11 Eylül olaylarının, bu raporun ortaya koyduğu tehdit algısına bir cevap olarak kurgulandığı, bu politikanın bir uzantısı olarak 2004-2005 yıllarında renkli devrimler üzerinden Türkiye'nin kuzeyi (Ukrayna ve Gürcistan) ve 2010 sonu itibariyle Türkiye'nin güneyi (Arap baharı) ve nihayetinde 15 Temmuz ile birlikte Türkiye'nin bizatihi kendisi istikrarsızlaştırılmaya ve yönetilemez hale getirilmeye çalışıldı.
Amerika'da son yayınlanan Pentagon raporu, bazı düşünce kuruluşlarının verileri ve diğer istihbarat değerlendirmeleri göz önüne alındığında, bölgede Türkiye, İran, Suriye ve Irak Kürtlerinden müteşekkil bağımsız bir Kürdistan kurulması hususunda fikir birliğine varıldığı belirtiliyor.
Sykes-Picot'ta olduğu gibi bugün de aynı plan tekrar gerçekleştirilmeye çalışılmakta, ancak bu defa Suriye ve Irak devletleri ortadan kaldırılarak seküler bir unsur olarak meşrutiyet kazandırılan Kürtler üzerinden Batı emperyalizminin sürdürülmesi ve Amerikan çıkarlarının garantiye alınması beklenmektedir.
Planın Suriye bacağının gerçekleşebilmesi için bu planı hayata geçirecek bir figür üzerinden uzlaşılmaya çalışılıyor. Bu ismin Batılı değerlere sahip ve seküler bir kimlik olmasına ayrı bir ehemmiyet gösteriliyor. Yabancı Diplomatik kaynaklardan edinilen duyumlara göre bu ismin ‘Randa Kassis' olacağı tahmin edilmektedir.
Trump'lı Amerika, ‘Seküler Kürdistan' üzerinden, ‘Orta Doğu'yu yönetme ve küresel ekonomiyi emperyalist politikasının bir enstrümanı olmaktan çıkarma' yönünde geliştirdiği politikalara karşı çıkan aktörleri statükoyu bozan ve istikrarsızlık yaratan unsurlar olarak görmeye devam edecektir. Türkiye'nin ‘Dünya Beşten Büyüktür' ve ‘Irak ve Suriye'nin Toprak Bütünlüğünün Korunması Kırmızı Çizgimizdir' yönündeki güvenlik doktrininin bir tehdit olarak algılandığı ve ötekinin şeytanlaştırıldığı bir dönem bizi bekliyor olabilir. Bu Bakışın bir uzantısı olarak on yıl önce ‘Model Ülke' olarak tanımlanan Türkiye'nin ‘İstikrar Bozucu Ülke' olarak yaftalanması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
Tüm bu konu başlıkları ve içerikleri çerçevesinde elinizde kitap Trump döneminden beklentiler ve tahminler ortaya konularak durum analizi yapılmıştır.
Obama yönetimi iktidara geldiğinde, Orta Doğu politikalarından kaynaklanan Türk-Amerikan gerilimi söz konusuydu. CIA'nin 1997'de yayınladığı ‘2015 Küresel Yönelimleri' raporunda, 2015 yılında dünyanın yer altı ve yerüstü zenginliklerinin %85'inin halkı Müslüman olan ülkelerin tasarrufunda bulunacağından hareketle bu vahim duruma karşı önlemler alınması konusu gündeme getirildi. 11 Eylül olaylarının, bu raporun ortaya koyduğu tehdit algısına bir cevap olarak kurgulandığı, bu politikanın bir uzantısı olarak 2004-2005 yıllarında renkli devrimler üzerinden Türkiye'nin kuzeyi (Ukrayna ve Gürcistan) ve 2010 sonu itibariyle Türkiye'nin güneyi (Arap baharı) ve nihayetinde 15 Temmuz ile birlikte Türkiye'nin bizatihi kendisi istikrarsızlaştırılmaya ve yönetilemez hale getirilmeye çalışıldı.
Amerika'da son yayınlanan Pentagon raporu, bazı düşünce kuruluşlarının verileri ve diğer istihbarat değerlendirmeleri göz önüne alındığında, bölgede Türkiye, İran, Suriye ve Irak Kürtlerinden müteşekkil bağımsız bir Kürdistan kurulması hususunda fikir birliğine varıldığı belirtiliyor.
Sykes-Picot'ta olduğu gibi bugün de aynı plan tekrar gerçekleştirilmeye çalışılmakta, ancak bu defa Suriye ve Irak devletleri ortadan kaldırılarak seküler bir unsur olarak meşrutiyet kazandırılan Kürtler üzerinden Batı emperyalizminin sürdürülmesi ve Amerikan çıkarlarının garantiye alınması beklenmektedir.
Planın Suriye bacağının gerçekleşebilmesi için bu planı hayata geçirecek bir figür üzerinden uzlaşılmaya çalışılıyor. Bu ismin Batılı değerlere sahip ve seküler bir kimlik olmasına ayrı bir ehemmiyet gösteriliyor. Yabancı Diplomatik kaynaklardan edinilen duyumlara göre bu ismin ‘Randa Kassis' olacağı tahmin edilmektedir.
Trump'lı Amerika, ‘Seküler Kürdistan' üzerinden, ‘Orta Doğu'yu yönetme ve küresel ekonomiyi emperyalist politikasının bir enstrümanı olmaktan çıkarma' yönünde geliştirdiği politikalara karşı çıkan aktörleri statükoyu bozan ve istikrarsızlık yaratan unsurlar olarak görmeye devam edecektir. Türkiye'nin ‘Dünya Beşten Büyüktür' ve ‘Irak ve Suriye'nin Toprak Bütünlüğünün Korunması Kırmızı Çizgimizdir' yönündeki güvenlik doktrininin bir tehdit olarak algılandığı ve ötekinin şeytanlaştırıldığı bir dönem bizi bekliyor olabilir. Bu Bakışın bir uzantısı olarak on yıl önce ‘Model Ülke' olarak tanımlanan Türkiye'nin ‘İstikrar Bozucu Ülke' olarak yaftalanması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
Tüm bu konu başlıkları ve içerikleri çerçevesinde elinizde kitap Trump döneminden beklentiler ve tahminler ortaya konularak durum analizi yapılmıştır.