Türk edebiyatında deneme, Tanzimat sonrasında Batı'dan edebiyatımıza giren türler arasında yer alır. Tanzimat'tan Cumhuriyet'e kadar olan dönemde eleştiri, sohbet, fıkra, söyleşi gibi türlerle iç içe geçen ve adı henüz deneme olmayan ama bu türün özelliklerini taşıyan yazılar kaleme alınır.
Bu yıllarda henüz bir tür bilinciyle yazılmayan bu yazılar, Cumhuriyet sonrasında deneme adını alır ve 1940 sonrasında gelişim sürecine girer. Nurullah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Suut Kemal Yetkin, Vedat Günyol, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi yazarlarla kendini kabul ettiren deneme, günümüze kadar uzanan süreçte Nermi Uygur, Cemil Meriç, Füsun Akatlı, Ahmet Oktay, Murat Belge, Melih Cevdet Anday, Enis Batur, Nurdan Gürbilek gibi çok sayıda yazarın eserleriyle değişimini ve dönüşümünü gerçekleştirmeye devam eder.
Her yazarın kendine göre tanımladığı, diğer disiplinlere de açık olan esnek yapısıyla deneme, edebiyatın "haylaz çocuğu" ya da "hercai-havai" bir tür olarak nitelendirilir. İlk dönemlerde "edebiyatın üvey evladı" ya da "eşikte bekleyen tür" olarak algılanan deneme, gelişim süreciyle birlikte artık adımını eşikten içeri atmış ve diğer edebi türler arasındaki yerini almıştır.
Yazarın da okurun da kendini sınama noktasında göz ardı edemediği deneme, gittikçe bu yeri sağlamlaştıracak gibi görünmektedir.
Türk edebiyatında deneme, Tanzimat sonrasında Batı'dan edebiyatımıza giren türler arasında yer alır. Tanzimat'tan Cumhuriyet'e kadar olan dönemde eleştiri, sohbet, fıkra, söyleşi gibi türlerle iç içe geçen ve adı henüz deneme olmayan ama bu türün özelliklerini taşıyan yazılar kaleme alınır.
Bu yıllarda henüz bir tür bilinciyle yazılmayan bu yazılar, Cumhuriyet sonrasında deneme adını alır ve 1940 sonrasında gelişim sürecine girer. Nurullah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Suut Kemal Yetkin, Vedat Günyol, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi yazarlarla kendini kabul ettiren deneme, günümüze kadar uzanan süreçte Nermi Uygur, Cemil Meriç, Füsun Akatlı, Ahmet Oktay, Murat Belge, Melih Cevdet Anday, Enis Batur, Nurdan Gürbilek gibi çok sayıda yazarın eserleriyle değişimini ve dönüşümünü gerçekleştirmeye devam eder.
Her yazarın kendine göre tanımladığı, diğer disiplinlere de açık olan esnek yapısıyla deneme, edebiyatın "haylaz çocuğu" ya da "hercai-havai" bir tür olarak nitelendirilir. İlk dönemlerde "edebiyatın üvey evladı" ya da "eşikte bekleyen tür" olarak algılanan deneme, gelişim süreciyle birlikte artık adımını eşikten içeri atmış ve diğer edebi türler arasındaki yerini almıştır.
Yazarın da okurun da kendini sınama noktasında göz ardı edemediği deneme, gittikçe bu yeri sağlamlaştıracak gibi görünmektedir.