Sinema kültürel beğenilerin eğlence aracılığıyla ve muazzam ekonomisiyle geniş kitlelere sunulan ideolojik-kültürel temsillerin küresel ve yerel düzeyde işlediği, uzun dönemli kalıcı etkilere sahip, toplumları değiştirip dönüştüren ve toplumsal değişim ve dönüşümlerden etkilenen, teknolojik-sanatsal bir ifade ve bir mücadele alanıdır. Sinema icadının ilk günlerinden itibaren uluslararası ticarete konu olmuştur. Bu özellikleriyle günümüz küreselleşme olgusunun en önemli tetikleyici unsurları arasında yerini almıştır. Türk sineması başlangıcından günümüze değin hiçbir zaman bir endüstri olamamıştır. Yeşilçam sineması nicel olarak yılda yüzlerce film üretmiş olmasına rağmen bir endüstriye dönüşememiş, dönemin koşulları içerisinde sadece gelişkin bir sektör olarak kalmıştır. Bunun yanı sıra Türk sinemasının kendine özgü bir dil oluşturamadığı da bir gerçektir. Neden ve sonuç ilişkileri incelendiğinde, Türk sinemasındaki ana-akım dışında film üretme, arayış, yönelim, düşünce ve pratiklerinin de bir dil, akım, okul ya da ekol oluşturamadığı görülmektedir. Bu yönelimlerden biri olan Milli/İslami sinema ya da onunla birlikte aynı hedeflere yönelmiş diğer arayışlar içeriğe uygun bir biçim geliştirememiştir. Türk sineması içerisinde farklı dil ve içerik oluşturma çabalarının eleştirel noktaları olsa bile en azından bir takdiri hak ettiğini belirtmek gerekir. Bu çalışmada, Milli Sinema, İslamcı Sinema, Yeşil Sinema, Beyaz Sinema, İslami Duyarlıklı Sinema vb. farklı kavramsallaştırmalarla ortaya konan bu arayışın tarihsel diyalektik süreçte ortaya çıkışı ve gelişimi ele alınmış, ekonomik-politik-kültürel bağlamlarda Türk sinemasındaki yeri tartışılmış ve film çözümlemeleri yapılarak bütünlüklü bir eleştirinin akademik literatüre kazandırılması amaçlanmıştır.
Sinema kültürel beğenilerin eğlence aracılığıyla ve muazzam ekonomisiyle geniş kitlelere sunulan ideolojik-kültürel temsillerin küresel ve yerel düzeyde işlediği, uzun dönemli kalıcı etkilere sahip, toplumları değiştirip dönüştüren ve toplumsal değişim ve dönüşümlerden etkilenen, teknolojik-sanatsal bir ifade ve bir mücadele alanıdır. Sinema icadının ilk günlerinden itibaren uluslararası ticarete konu olmuştur. Bu özellikleriyle günümüz küreselleşme olgusunun en önemli tetikleyici unsurları arasında yerini almıştır. Türk sineması başlangıcından günümüze değin hiçbir zaman bir endüstri olamamıştır. Yeşilçam sineması nicel olarak yılda yüzlerce film üretmiş olmasına rağmen bir endüstriye dönüşememiş, dönemin koşulları içerisinde sadece gelişkin bir sektör olarak kalmıştır. Bunun yanı sıra Türk sinemasının kendine özgü bir dil oluşturamadığı da bir gerçektir. Neden ve sonuç ilişkileri incelendiğinde, Türk sinemasındaki ana-akım dışında film üretme, arayış, yönelim, düşünce ve pratiklerinin de bir dil, akım, okul ya da ekol oluşturamadığı görülmektedir. Bu yönelimlerden biri olan Milli/İslami sinema ya da onunla birlikte aynı hedeflere yönelmiş diğer arayışlar içeriğe uygun bir biçim geliştirememiştir. Türk sineması içerisinde farklı dil ve içerik oluşturma çabalarının eleştirel noktaları olsa bile en azından bir takdiri hak ettiğini belirtmek gerekir. Bu çalışmada, Milli Sinema, İslamcı Sinema, Yeşil Sinema, Beyaz Sinema, İslami Duyarlıklı Sinema vb. farklı kavramsallaştırmalarla ortaya konan bu arayışın tarihsel diyalektik süreçte ortaya çıkışı ve gelişimi ele alınmış, ekonomik-politik-kültürel bağlamlarda Türk sinemasındaki yeri tartışılmış ve film çözümlemeleri yapılarak bütünlüklü bir eleştirinin akademik literatüre kazandırılması amaçlanmıştır.