Bu çalışmada 27 Mayıs ve 12 Mart deneyiminin nihaî halkası olarak 12 Eylül'ün inşa etmeye gayret ettiği toplum modelinin ana araçları sorgulanmaya çalışılıyor. Cumhuriyet döneminden bugüne yaşanan siyasi gelişmelerin ana hatları ekseninde, ülkenin bozuk demokrasi sicilini görebilmek gayretiyle, değişen dünyaya rağmen, devralınan mirasın belirleyiciliği ortaya konulmaya çalışılıyor.
TCF, SCF, MP, DP, AP, CHP, MHP, MSP ve diğerleri gibi Türkiye'de parti kapatmaların arkasındaki geleneğin, yasaklı düşüncenin olabileceği yönündeki baskın görüşe verdiği referanslar irdeleniyor. 12 Eylül'e gidişi getiren koşulların, Türk siyasi hayatının çeşitli kırılma noktalarından mülhem oldukları iddia ediliyor.
Bu nedenle çalışma, 1923-1938; 1938-1950; 1950-1960; 1960-1971 aralığını, 12 Eylül'e gidişin tarihsel evreleri olarak, bir eğilimin, bir anlayışın yeşerdiği kronolojik tasnifler olarak görüyor. 12 Eylül gibi büyük bir felâketin bile, toplumu öyle yukarıdan aşağıya, dilediği gibi dönüştüremeyeceği, bir müddet sonra norm ne derse desin reelin, bildiğini okuyacağı ortaya konuluyor.
Bu çalışmada 27 Mayıs ve 12 Mart deneyiminin nihaî halkası olarak 12 Eylül'ün inşa etmeye gayret ettiği toplum modelinin ana araçları sorgulanmaya çalışılıyor. Cumhuriyet döneminden bugüne yaşanan siyasi gelişmelerin ana hatları ekseninde, ülkenin bozuk demokrasi sicilini görebilmek gayretiyle, değişen dünyaya rağmen, devralınan mirasın belirleyiciliği ortaya konulmaya çalışılıyor.
TCF, SCF, MP, DP, AP, CHP, MHP, MSP ve diğerleri gibi Türkiye'de parti kapatmaların arkasındaki geleneğin, yasaklı düşüncenin olabileceği yönündeki baskın görüşe verdiği referanslar irdeleniyor. 12 Eylül'e gidişi getiren koşulların, Türk siyasi hayatının çeşitli kırılma noktalarından mülhem oldukları iddia ediliyor.
Bu nedenle çalışma, 1923-1938; 1938-1950; 1950-1960; 1960-1971 aralığını, 12 Eylül'e gidişin tarihsel evreleri olarak, bir eğilimin, bir anlayışın yeşerdiği kronolojik tasnifler olarak görüyor. 12 Eylül gibi büyük bir felâketin bile, toplumu öyle yukarıdan aşağıya, dilediği gibi dönüştüremeyeceği, bir müddet sonra norm ne derse desin reelin, bildiğini okuyacağı ortaya konuluyor.