İngiletere XVIII. yüzyılda makinenin seri üretime tatbiki ile başlayan Sanayi Devrimi yeni bir çağın başlangıcına da neden oldu. Devrimin sonuçları kısa zamanda birçk ülkede görülmeye başladı. Osmanlı Devleti ise yaklaşık yarım asırlık bir gecikmeyle takip ettiği bu süreçte bir takım adımlar attı. Başta askeri alanda olmak üzere çok sayıda sanayi işletmesi açıldı. Ancak iç ve dış siyasi faktörlerin, kapitülasyonların, gümrük ve pazar koşullarının etkisi, sermayenin, teknik imkanların, altyapının ve sanayi bilincinin yetersizliği ülkenin istenilen düzeyde sanayileşmesini engelledi.
Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren iktisadi bağımsızlık hedefi doğrultusunda çalışmalarda bulunuldu. Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği üzere muasır medeniyetler seviyesine ulaşmanın ve hatta daha ileriye gitmenin esaslarından birinin sanayileşmek olduğunun bilincindeki Erken Dönem Cumhuriyet Hükumetleri, iktisadi faaliyet programlarında endüstrileşmeye ağırlık verdi. Bu maksatla karma ekonomi modeli ile 1930'ların başına kadar çeşitli yatırımlar gerçekleştirildi. Devletçilik ilkesinin 1931'de kabulüne bağlı olarak kamu ağırlıklı sanayileşme sürecine geçildi. Türkiye'de bilhassa büyük ölçekli sanayi tesislerinin kurulması aşaması ise yeni bir model olarak uygulanacak planlı sanayileşme sistemi doğrultusunda gerçekleştirildi. 1934-1938 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile ülkenin çeşitli bölgelerinde başta dokuma olmak üzere kimya, maden, selüloz ve seramik alanlarında fabrikalar kuruldu. Bu tesisler, ekonomik katkılarının yanı sıra sosyo-kültürel bakımdan da birçok yeniliğe ön ayak oldu ve birçok ilke imza attı. Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk'ün; "Her fabrika bir kaledi." sözünden de anlaşılacağı üzere Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı doğrultusunda inşa edilen her bir sanayi tesisi; zor koşullarda iç piyasanın acil ihtiyacını karşılayacak, dış güçlerin gümrük, vergi ve ambargolarına karşı direnç unsuru olacak, kalkınma için gerekli olan teknik eleman ve işçi kadrosunu yetiştirecek, halka iş ve aş imkanı sağlayacaktı.
Bu çalışma ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde ilk kez uygulanan planlı sanayileşme modeli kapsamında kurulan fabrikalar ile bu sanayi tesislerinin ülke ekonomisine, gelişimine, kültürel ve sosyal hayatına yaptığı katkılar bilimsel yöntem ve veriler ışığında ele alınarak değerlendirilmiştir.
İngiletere XVIII. yüzyılda makinenin seri üretime tatbiki ile başlayan Sanayi Devrimi yeni bir çağın başlangıcına da neden oldu. Devrimin sonuçları kısa zamanda birçk ülkede görülmeye başladı. Osmanlı Devleti ise yaklaşık yarım asırlık bir gecikmeyle takip ettiği bu süreçte bir takım adımlar attı. Başta askeri alanda olmak üzere çok sayıda sanayi işletmesi açıldı. Ancak iç ve dış siyasi faktörlerin, kapitülasyonların, gümrük ve pazar koşullarının etkisi, sermayenin, teknik imkanların, altyapının ve sanayi bilincinin yetersizliği ülkenin istenilen düzeyde sanayileşmesini engelledi.
Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren iktisadi bağımsızlık hedefi doğrultusunda çalışmalarda bulunuldu. Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği üzere muasır medeniyetler seviyesine ulaşmanın ve hatta daha ileriye gitmenin esaslarından birinin sanayileşmek olduğunun bilincindeki Erken Dönem Cumhuriyet Hükumetleri, iktisadi faaliyet programlarında endüstrileşmeye ağırlık verdi. Bu maksatla karma ekonomi modeli ile 1930'ların başına kadar çeşitli yatırımlar gerçekleştirildi. Devletçilik ilkesinin 1931'de kabulüne bağlı olarak kamu ağırlıklı sanayileşme sürecine geçildi. Türkiye'de bilhassa büyük ölçekli sanayi tesislerinin kurulması aşaması ise yeni bir model olarak uygulanacak planlı sanayileşme sistemi doğrultusunda gerçekleştirildi. 1934-1938 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile ülkenin çeşitli bölgelerinde başta dokuma olmak üzere kimya, maden, selüloz ve seramik alanlarında fabrikalar kuruldu. Bu tesisler, ekonomik katkılarının yanı sıra sosyo-kültürel bakımdan da birçok yeniliğe ön ayak oldu ve birçok ilke imza attı. Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk'ün; "Her fabrika bir kaledi." sözünden de anlaşılacağı üzere Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı doğrultusunda inşa edilen her bir sanayi tesisi; zor koşullarda iç piyasanın acil ihtiyacını karşılayacak, dış güçlerin gümrük, vergi ve ambargolarına karşı direnç unsuru olacak, kalkınma için gerekli olan teknik eleman ve işçi kadrosunu yetiştirecek, halka iş ve aş imkanı sağlayacaktı.
Bu çalışma ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde ilk kez uygulanan planlı sanayileşme modeli kapsamında kurulan fabrikalar ile bu sanayi tesislerinin ülke ekonomisine, gelişimine, kültürel ve sosyal hayatına yaptığı katkılar bilimsel yöntem ve veriler ışığında ele alınarak değerlendirilmiştir.