Türkiye Notları dergisi uzun süredir devam eden bu tartışmaya Türkiye'de(n) bir pencere açmayı amaçlayan yeni sayısı ile sizlerle buluşuyor? Batısız bir dünya, Batı-dışı bir dünya. Ne kadar mümkün ya da Batı-dışı dünyanın gelecek perspektifi ne?
Alman hükümeti adına çeşitli diplomatik görevlerde bulunmuş ve Almanya'nın 2005-2007 yılları arasında Kuzey Kore Büyükelçisi olarak da görev yapmış Ludwig Friedrich Lohr dergimizin bu sayısı için Batı'nın güncel durumunu ve uluslararası sistemde öncü olma potansiyelini değerlendirdi. Lohr'un makalesi NATO, AB'nin geleceği üzerine çok önemli tespitler ve öneriler içeriyor.
Ebuzer Demirci Walter Russell Mead'ın tezleri üzerinden Batı'nın gerçekten güç yitirip yitirmediğini sorguluyor. Demirci'ye göre Batı düşüncesinin uluslararası sistem üzerindeki etkisini ıskalayarak sağlıklı bir analiz yapmak zor. Demirci'nin makalesini Leon Rozmarin'in makalesiyle bir arada okumak ufuk açıcı olacaktır. Zira Rozmarin güncel verilerden ve güncel siyasal meselelerde yola çıkarak oldukça ciddi bir analiz gerçekleştiriyor. Rozmarin'in makalesi de Türkiye Notları'nın 13. sayısı için hazırlandı ve dergi ekibimiz tarafından tercüme edildi.
Dergimizde ilk defa ismini göreceğiniz Hüseyin Korkmaz ülkemizde Çin üzerine ciddiyetle çalışan birkaç uluslararası ilişkiler araştırmacısından birisi. ABD ve Çin arasındaki küresel güç rekabetinin geleceğini değerlendirdiği makalesi bu mesele üzerine düşünen kimseler için önemli bir değerlendirme. Müşerref Yardım'ın eurosentrik tarih yazımı üzerine odaklaşan makalesinin meselenin özellikle Chakrabarthy'nin altını çizdiği boyutuyla anlaşılması bakımından önemli olduğu kanaatindeyiz.
Chicago University'nin genç kuşak öğretim üyelerinden Adom Getachew'in Afrika-birlikçilik (pan-afrikanizm) üzerine daha önce the Nation'da neşredilmiş metnini Türk okuyucu için tercüme ettik. Getachew'in katkıları bundan sonra da dergimizde zaman zaman izlenebilecek. Kendisinin World-making After Empire başlıklı çalışması da oldukça kıymetli. Bu arada Getachew'in özellikle vurgu yaptığı Peter Abrahams, Hakim Adi gibi Afrika-birlikçi yazarların değil de post-Fanon Afrika düşüncesinin ilgi çektiği, tercüme edildiği üzerine düşünmek gerektiğini not etmeden geçmeyelim.
Hayati Ünlü, ülkemizde Hint alt kıtası üzerine çalışan değerli araştırmacılarımızdan birisi. Hindistan'ın siyasal ve sosyal tercihleri Türkiye açısından Pakistan'la tarihi ve sosyal bağlar açısından oldukça önemli olmasına rağmen bu alanda yetişmiş araştırmacı sayımız oldukça az. Ünlü'nün Hindistan dış politikasına Kautilyacı bir perspektiften bakılıp bakılamayacağına ilişkin değerlendirmesi oldukça önemli bir çalışma.
Türkiye'de Afrika dendiğinde akla gelen ilk isimlerden olan İbrahim Tığlı'nın Afrika-birlikçilik üzerine çalışması mühim bir katkı. Hamza Yurteri'nin, Amitav Acharya ve Barry Buzan'ın oldukça önemli çalışmaları üzerine yaptığı değerlendirme, hem kitabın hem de kitaptaki tartışmaların Türk okuyuculara tanıtılması açısından oldukça değerli.
Alf Gunvald Nilsen post-kolonyalizm çalışan oldukça değerli bir akademisyen. Türkiye ile, Türk akademyası ile daha sıkı ilişkiler kurma arzusunda olduğunu biliyoruz. Dergimizin bu sayısında kendisinin Vivek Chibber'in metni üzerine oldukça ciddi bir değerlendirmesini neşrediyoruz. Böylelikle hem Nilsen'in ciddiyetini hem de Chibber'in metnini Türk okuyucusuna tanıtmış olacağımızı umuyoruz.
Kurtuluş Kayalı Türk düşüncesi üzerine düşünmeyi ve yazmayı sürdürüyor. Bu sayımızdaki makalemizde 1940'lı yılların ortasında doğmuş bir Türk aydınının hiç de şaşırtmayan, trendlerle uyumlu entelektüel yaşamı üzerinden Türkiye'nin entelektüel kamusu üzerine kanaatlerini serdediyor. Kayalı'nın makaleyi ithaf ettiği kişinin hikayesindeki trajedi ile İsveç'ten Türkiye'ye sosyal demokrasi ithal etmeye çalışan kişinin trajikomik hikayesini bir arada düşünmek ve değerlendirmek gerekiyor.
Dergimizin bu sayısında 12 Eylül darbesinin 40.yılında darbeye ilişkin kanaatleri tekrar düşünmeye sevketmek amacıyla da bir bölüm hazırladık. Faruk Karaarslan, Oğuz Bilge Güngördü ve Ömer Atagenç 12 Eylül'ün farklı boyutları üzerine, farklı simaları üzerine yazdılar.
Türkiye Notları dergisi uzun süredir devam eden bu tartışmaya Türkiye'de(n) bir pencere açmayı amaçlayan yeni sayısı ile sizlerle buluşuyor? Batısız bir dünya, Batı-dışı bir dünya. Ne kadar mümkün ya da Batı-dışı dünyanın gelecek perspektifi ne?
Alman hükümeti adına çeşitli diplomatik görevlerde bulunmuş ve Almanya'nın 2005-2007 yılları arasında Kuzey Kore Büyükelçisi olarak da görev yapmış Ludwig Friedrich Lohr dergimizin bu sayısı için Batı'nın güncel durumunu ve uluslararası sistemde öncü olma potansiyelini değerlendirdi. Lohr'un makalesi NATO, AB'nin geleceği üzerine çok önemli tespitler ve öneriler içeriyor.
Ebuzer Demirci Walter Russell Mead'ın tezleri üzerinden Batı'nın gerçekten güç yitirip yitirmediğini sorguluyor. Demirci'ye göre Batı düşüncesinin uluslararası sistem üzerindeki etkisini ıskalayarak sağlıklı bir analiz yapmak zor. Demirci'nin makalesini Leon Rozmarin'in makalesiyle bir arada okumak ufuk açıcı olacaktır. Zira Rozmarin güncel verilerden ve güncel siyasal meselelerde yola çıkarak oldukça ciddi bir analiz gerçekleştiriyor. Rozmarin'in makalesi de Türkiye Notları'nın 13. sayısı için hazırlandı ve dergi ekibimiz tarafından tercüme edildi.
Dergimizde ilk defa ismini göreceğiniz Hüseyin Korkmaz ülkemizde Çin üzerine ciddiyetle çalışan birkaç uluslararası ilişkiler araştırmacısından birisi. ABD ve Çin arasındaki küresel güç rekabetinin geleceğini değerlendirdiği makalesi bu mesele üzerine düşünen kimseler için önemli bir değerlendirme. Müşerref Yardım'ın eurosentrik tarih yazımı üzerine odaklaşan makalesinin meselenin özellikle Chakrabarthy'nin altını çizdiği boyutuyla anlaşılması bakımından önemli olduğu kanaatindeyiz.
Chicago University'nin genç kuşak öğretim üyelerinden Adom Getachew'in Afrika-birlikçilik (pan-afrikanizm) üzerine daha önce the Nation'da neşredilmiş metnini Türk okuyucu için tercüme ettik. Getachew'in katkıları bundan sonra da dergimizde zaman zaman izlenebilecek. Kendisinin World-making After Empire başlıklı çalışması da oldukça kıymetli. Bu arada Getachew'in özellikle vurgu yaptığı Peter Abrahams, Hakim Adi gibi Afrika-birlikçi yazarların değil de post-Fanon Afrika düşüncesinin ilgi çektiği, tercüme edildiği üzerine düşünmek gerektiğini not etmeden geçmeyelim.
Hayati Ünlü, ülkemizde Hint alt kıtası üzerine çalışan değerli araştırmacılarımızdan birisi. Hindistan'ın siyasal ve sosyal tercihleri Türkiye açısından Pakistan'la tarihi ve sosyal bağlar açısından oldukça önemli olmasına rağmen bu alanda yetişmiş araştırmacı sayımız oldukça az. Ünlü'nün Hindistan dış politikasına Kautilyacı bir perspektiften bakılıp bakılamayacağına ilişkin değerlendirmesi oldukça önemli bir çalışma.
Türkiye'de Afrika dendiğinde akla gelen ilk isimlerden olan İbrahim Tığlı'nın Afrika-birlikçilik üzerine çalışması mühim bir katkı. Hamza Yurteri'nin, Amitav Acharya ve Barry Buzan'ın oldukça önemli çalışmaları üzerine yaptığı değerlendirme, hem kitabın hem de kitaptaki tartışmaların Türk okuyuculara tanıtılması açısından oldukça değerli.
Alf Gunvald Nilsen post-kolonyalizm çalışan oldukça değerli bir akademisyen. Türkiye ile, Türk akademyası ile daha sıkı ilişkiler kurma arzusunda olduğunu biliyoruz. Dergimizin bu sayısında kendisinin Vivek Chibber'in metni üzerine oldukça ciddi bir değerlendirmesini neşrediyoruz. Böylelikle hem Nilsen'in ciddiyetini hem de Chibber'in metnini Türk okuyucusuna tanıtmış olacağımızı umuyoruz.
Kurtuluş Kayalı Türk düşüncesi üzerine düşünmeyi ve yazmayı sürdürüyor. Bu sayımızdaki makalemizde 1940'lı yılların ortasında doğmuş bir Türk aydınının hiç de şaşırtmayan, trendlerle uyumlu entelektüel yaşamı üzerinden Türkiye'nin entelektüel kamusu üzerine kanaatlerini serdediyor. Kayalı'nın makaleyi ithaf ettiği kişinin hikayesindeki trajedi ile İsveç'ten Türkiye'ye sosyal demokrasi ithal etmeye çalışan kişinin trajikomik hikayesini bir arada düşünmek ve değerlendirmek gerekiyor.
Dergimizin bu sayısında 12 Eylül darbesinin 40.yılında darbeye ilişkin kanaatleri tekrar düşünmeye sevketmek amacıyla da bir bölüm hazırladık. Faruk Karaarslan, Oğuz Bilge Güngördü ve Ömer Atagenç 12 Eylül'ün farklı boyutları üzerine, farklı simaları üzerine yazdılar.