Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (3 Kitap Takım) (Ciltli)

Stok Kodu:
3990000007924
Boyut:
13.50x20.00
Sayfa Sayısı:
2184
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
200,00
160,00
3990000007924
527062
Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (3 Kitap Takım) (Ciltli)
Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (3 Kitap Takım) (Ciltli)
160.00

1. Kitap:


Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (Ciltli)
Cilt: 1

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi 3.000 maddeyi içeren 3 ciltten olşuyor. Bu maddeler: örgütler ve sendikalar, eylemler, biyografiler, çalışma hayatıyla ilgli tematik maddeler ve kimi yayınlar olmak üzere beş farklı konuya dağılıyor.

Örgütler ve sendikalar ansiklopedisinin, birincil kaynaklardan yararlanılarak özel araştırmayla yazılmış özgün maddeleridir. Maddelerin yazımında başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baakanlığı Sendikalar Arşivi olmak üzere, sendikaların kendi arşivleri, yayın ve belgeleri kullanıldı. Sendika ve sendikalardan gelen kimi tarihler, kişi adları vb. bilgilerle bakanlık arşivlerindeki bilgilerin çatışması halinde, arşivlere itibar edildi. Tarihleri boyunca çoğunlukla çeşitli ad değişiklikleri geçirmiş sendikaların, okur tarafından kolayca bulunabilmesi içn, örgütün kuruluştaki adı ve daha sonra değişen adlarından son adına gönderme yapıldı ve sendika bu son ad altında yazıldı. Sendikaların adları yazılırken, Türkçe yazım ve dil kurallarına uymasa da, tüzüklerindeki orjinal ad aynen alındı.
(Ansiklopedi'den)

Ansiklopediler ülkelerin yazılı tarihinin çok özel bir yanını oluşturur. Uzmanlık ansiklopedileri, bu tarihin geneli içinde özel bir alanı konu alır ve genelin gün ışığına çıkmasında ayrı bir önem taşır.

Türkiye, tarihinin siyasal, ekonomik ve toplumsal oluşumlarına ilişkin belgelerin düzenli korunmasına ve değerlendirilmesine az özem gösteren ülkelerden biridir. Bu durumun sıkıntıları bilimsel çalışmalar yapan insanlarımızca her dönemde yoğun olarak yaşanmış, bir çok başka ülkenin arşivlerine başvurmak zorunluğu içinde kalınmıştır.

Türkiye'de sendikacılık hareketinin doğuşu ve gelişme süreçlerine ilişkin belgelerin yok denecek kadar az ve son derece dağınık olduğu biliniyor. Büyük sendika, federasyon ve konfederasyonların kendi tarihlerine ilişkin arşivleri ya yok, ya da oldukça düzensiz. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi çalışmalarına başlaması ve bu ansiklopediyi yayımlamasının birinci nedeni, bu eksiği bir ölçüde giderme isteği oldu.

Sendikal oluşumlarla ilgili her alanda uzman kişilerin sorumlulukları altında kamuoyuna sunulmakta olan bu ansiklopedinin içerdiği çalışmalar, bu önemli boşluğu gidermeyi amaçlamaktadır.

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi ülkemiz tarihinin az tanınan bir yanının, yani emek-sermaye ilişkilerinin oluşum ve gelişimini çeşitli yanları ve bağlantıları ile ele alırken, devletin bu oluşumlardaki rolünü ve kaktılarını da açığa kavuşturarak toplumsal tarihimizin önemli bir kesitine ışık tutma çabası içine girmektedir.

Türkiye gibi, genel ve özel toplumsal olaylara ilişkin belge kıtlığı içinde olan ve geçmişini daha iyi tanıyarak, deneyimlerden daha sağlıklı bir gelecek için yararlanma geleneği zayıf olan bir ülkede, bu ansiklopedinin özel bir değer taşıdığına inanıyoruz. Türkiye sendikacılık hareketinin oluşumlarını, sağlıklı ve sağlıksız gelişmelerini incelemek isteyen herkes, Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi'nden çok yararlı bilgilere ulaşabileceklerdir.

Ansiklopedi, incelediği konuları, kurumları, örgütleri ve kişileri oblektif bir açıdan ele almış; oluşumlara yön vermiş olan kişi ve kurumları oldukları gibi, yansız yansımış; böylece Türkiye'deki sendikacılık hareketini geniş açılardan inceleme ve değerlendirme yolunu açmıştır.

Çok sayıda uzman kadrosunun, sendikacının ve toplumsal politika alanındaki bilim adamlarının katkı ve çalışmalarının ilk ürünleri, üç ciltte tamamlanması öngörülen Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi'nin bu birinci cildi ile gün ışığına çıkmış bulunuyor.

Başlangıç genellikle güçtür. Beklenmedik gelişmelerle karşı karşıya gelinebilir. Bu güçlükler, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın İstanbul ve Ankara'daki çalışanların özverileri ile aşılmıştır. Ansiklopediye emeği geçen bütün kurum ve kişilere, güçlükleri aşmakta büyük azim ve yeteneğe sahip olan Tarih Vakfı Genel Sekreteri Orhan Silier'e ve özverili çalışmaları ile bende "Oya'sız olmaz" düşüncesine yol açmış olan Oya Baydar'a en içtenlikli teşekkürlerimi sunuyorum.
Prof. Dr. Cahit Talas
Yayın Kurulu Başkanı
(Önsöz)

2. Kitap:

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (Ciltli)
Cilt: 2

HÜR - SAR

Migros Grevi, 10.10.1970

Migros'un İstanbul'daki 16 işyerinde 10 Ekim 1970'te başlayan grev.

Migros işyerindeki örgütlü olan Yeni Tez Büro - İş Sendakası'na üye 424 işçi, toplusözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması nedeniyle, kademeli olarak greve gitti. Sendikanın aldığı grev kararı, Koska ve Yeşilyurt işyerleri dışındaki bütün Migros işyerlerinde uygulandı. Birinci gün 360 olan grevci işçi sayısı, 14 Ekim'de diğer işyerlerinde de grevlerin başlaması üzerine 425'e ulaştı. Grev, aynı gün, Vali Vefa Poyraz'ın arabuluculuğu ile durduruldu ve taraflar yeniden görüşmelere başladılar.
(Ansiklopedi'den)

3. Kitap

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (Ciltli)
Cilt: 3


SAR-ZOR

Sinyal
Eylül 1978 - Aralık 1980 tarihlerinde İstanbul'da DYM - DER (Demiryolu Memurları Derneği) tarafından yayımlanan dergi

Derginin dernek adına sahibi Cahit Türkgöz, yazı işleri müdür Hikmet Balcı, yazı işleri müdür yardımcısı Hakan Balcı, yazı işleri müdür yardımcısı Hakan Alper Türkgür, genel yayın müdürü Suat Küçük Ünal'dı. Derginin kapağında "Memur devletin beynidir, felç edilemez" sloganına yer verilmişti. Dergide dernekten haberler, grevli toplu sözleşmeli sendikal mücadele ve örgütlenmenin nasıl olacağına ilişkin bilgiler, demiryolu memurlarının ihtiyaç ve sorunları, derneklerin işlevinin ne olduğunu vb konularda yazılar yer alıyordu.
(Ansiklopedi'den)

(...) Birliklerin varlığı ve faaliyetleri 1957 yılında DP Hükümetin uyguladığı politikayla çelişti. DP Hükümeti, ayrı işkollarından işçilerin "birlik" oluşturamayacağı ileri sürerek bazı birlikleri kapattı. Bu birlikler ancak 27 Mayıs'tan sonra yeniden faaliyete geçebildiler.

1960'lı yıllarda ise Türk-İş'in İl ve bölge birliklerine karşı olumsuz bir tavrı gelişti. Bu tavırda, il ve bölge birliklerinin federasyonlarla rekabet içinde olmasının önemli bir rolu vardır. Türk-İş bölge temsilcilerinin kurulmasına karar verdi.

"Temsilciler Meclisine sunulan bir rapor üzerine teşkilatın müstakbel karakteri şöyle çizilmiştir.

- Mahalli Sendikalar Birlikleri kendi kendilerini lağmetlş ve yerine Türk İş Bölge Temsilcilikleri kurulmalıdır.

- Sendikalaşma hareketi az sayıda işkolu sendikasının Türkiye ölçüsünde şube ve temsilcilikler kurması suretiyle geliştirilmelidir.


- Türk-İş Bölge Temsilcileri, İcra Heyetince seçilmelidir. Bu kararlar uygulanmaya başlanmıştır. Şimdi, birer birer kendilerini lağveden mahalli Sendikalar Birlikleri yerine Türkiye 6 bölgeye ayrılmış ve 6 bölgede birer temsilcilik ve yardımcılığı ihdas edilmiştir."


Böylece bir süreç içinde il ve bölge birlikleri ortadan kaldırıldı ve onların yerine, Türk-İş yönetimi tarafından tayin edilen bölge temsilcileri ile 8 ilde Türk-İş bölge temsilciliği kuruldu.

1963 yılında kabul edilen 274 sayılı Sendikalar Yasasına, aynı işkollarında etkinlik gösteren sendikaların birlik oluşturulmasına açıkça olanak tanınıyordu. Yasa hükmü şöyleydi: "Sendika birlikleri, belirli bir mahal veya bölge sınırları içinde birbirleriyle ilgili olmayan çeşitli işkollarında dahi olsa, mevcut sendikaların en az ikisinin... üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulurlar" (Madde 9). Ancak 1970 yılında kabul edilen 1317 sayılı yasa ile 274 sayılı Sendikalar Yasası değiştirdi. Bu değişiklikle, birliklerin kurulma olanağı da ordan kaldırıldı.

Bazı değerlendirmeler
Türkiye'de il ve bölge düzeyinde farklı işkollarına etkinlik gösteren sendikalar arasında işbirliği ve dayanışmanın kurumsallaşması konusunda küçümsenmeyecek bir gelenek vardır. Birçok ilde ve bölgede kurulmuş olan birlikler, istenildiği kadar etkili olamamışsa da, Türkiye sendikacılık hareketinin bir döneminde ülke düzeyinde örgütlenmelerin oluşturulmasına katkıda bulunmuşlardır.

Mahalli sendikaların aynı anda kendi bölgelerinde bir birliğe ve ülkeçapında da bir federasyona üya olmaları mümküm olsaydı , yerel yatay örgütlenmelerin yaşama olasılığı daha yüksel olurdu. Yerel yatay örgütlenmelerin federasyonla rekabete girmeleri ve toplı iş sözleşmesi dönemine geçilmesiyle birlikte, federasyonların daha da artan gücü, yerel yatay birliklerin gelişmesinin önünde önemli bir engel oluşturmuştu: Birbirini tamamlayacak ve güçlendirecek olan iki örgütlenme alanı, birbirine rakiple getirilmiştir. Bu ise Türkiye sendikacılık hareketinin bütününe zarar vermiştir.


İstanbul ve İzmir'de yerel düzeyde birinden fazla yatay örgütlenmenin ortaya çıkması da bu birliklerin gücünü azaltmıştır.

Yerel yatay örgütlenmeler, bu çelişkiler nedeniyle yörelerine örgütlü işçi gücünün ancak bir bölümünü temsil edebilmişler, yeterince güçlenememişler ve somut işlevler üstelenememiştirler. Bu nedenle görevleri (birkaç birlik dışında) genellikle Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde karşılaşılan sorunların çözümünde işbirliği ve bazı yörelerde örgütlenmede yardımlaşma ile sınırlı kalmıştır.

Bugün il ve bölge düzeydinde sendika şubeleri arasında ortaya çıkan birliği ve dayanışma, geçmiş deneyimlerden farklı sonuçlar verecektir.

Bugünkü biçimiyle bu işbirliği ve dayanışma, milli tip sendikaların rakibi konumunda ortaya çıkmamaktadır. Diğer bir deyişle, bugün yerel yatay örgütlenmeler ve Türkiye ölçeğindeki dikey işkolu örgütlenmeleri birbirini güçlendirir niteliktedir.

Sendikalar hareketi bugün sürekli ve sistemli bir saldırıya karşı karşıyadır. Farklı işkollarında örgütlü sendika şubeleri arasında il ve bölge düzeyindeki işbirliği dayanışma, özellikle sendikasız işyerlerinin örgütlenmesinde önemlidir. Grevlerde sağlanacak dayanışma ve yörede düzenlenecek eylemlerde gerekli işbirliği de, işkollarının yapay ayrımını aşan bu yatay örgütlenmenin önemli sonuçları olacaktır.

Yıldırım Koç
Türkiye İşçi Sınıfı Tarihinden Yapraklar

1. Kitap:


Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (Ciltli)
Cilt: 1

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi 3.000 maddeyi içeren 3 ciltten olşuyor. Bu maddeler: örgütler ve sendikalar, eylemler, biyografiler, çalışma hayatıyla ilgli tematik maddeler ve kimi yayınlar olmak üzere beş farklı konuya dağılıyor.

Örgütler ve sendikalar ansiklopedisinin, birincil kaynaklardan yararlanılarak özel araştırmayla yazılmış özgün maddeleridir. Maddelerin yazımında başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baakanlığı Sendikalar Arşivi olmak üzere, sendikaların kendi arşivleri, yayın ve belgeleri kullanıldı. Sendika ve sendikalardan gelen kimi tarihler, kişi adları vb. bilgilerle bakanlık arşivlerindeki bilgilerin çatışması halinde, arşivlere itibar edildi. Tarihleri boyunca çoğunlukla çeşitli ad değişiklikleri geçirmiş sendikaların, okur tarafından kolayca bulunabilmesi içn, örgütün kuruluştaki adı ve daha sonra değişen adlarından son adına gönderme yapıldı ve sendika bu son ad altında yazıldı. Sendikaların adları yazılırken, Türkçe yazım ve dil kurallarına uymasa da, tüzüklerindeki orjinal ad aynen alındı.
(Ansiklopedi'den)

Ansiklopediler ülkelerin yazılı tarihinin çok özel bir yanını oluşturur. Uzmanlık ansiklopedileri, bu tarihin geneli içinde özel bir alanı konu alır ve genelin gün ışığına çıkmasında ayrı bir önem taşır.

Türkiye, tarihinin siyasal, ekonomik ve toplumsal oluşumlarına ilişkin belgelerin düzenli korunmasına ve değerlendirilmesine az özem gösteren ülkelerden biridir. Bu durumun sıkıntıları bilimsel çalışmalar yapan insanlarımızca her dönemde yoğun olarak yaşanmış, bir çok başka ülkenin arşivlerine başvurmak zorunluğu içinde kalınmıştır.

Türkiye'de sendikacılık hareketinin doğuşu ve gelişme süreçlerine ilişkin belgelerin yok denecek kadar az ve son derece dağınık olduğu biliniyor. Büyük sendika, federasyon ve konfederasyonların kendi tarihlerine ilişkin arşivleri ya yok, ya da oldukça düzensiz. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi çalışmalarına başlaması ve bu ansiklopediyi yayımlamasının birinci nedeni, bu eksiği bir ölçüde giderme isteği oldu.

Sendikal oluşumlarla ilgili her alanda uzman kişilerin sorumlulukları altında kamuoyuna sunulmakta olan bu ansiklopedinin içerdiği çalışmalar, bu önemli boşluğu gidermeyi amaçlamaktadır.

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi ülkemiz tarihinin az tanınan bir yanının, yani emek-sermaye ilişkilerinin oluşum ve gelişimini çeşitli yanları ve bağlantıları ile ele alırken, devletin bu oluşumlardaki rolünü ve kaktılarını da açığa kavuşturarak toplumsal tarihimizin önemli bir kesitine ışık tutma çabası içine girmektedir.

Türkiye gibi, genel ve özel toplumsal olaylara ilişkin belge kıtlığı içinde olan ve geçmişini daha iyi tanıyarak, deneyimlerden daha sağlıklı bir gelecek için yararlanma geleneği zayıf olan bir ülkede, bu ansiklopedinin özel bir değer taşıdığına inanıyoruz. Türkiye sendikacılık hareketinin oluşumlarını, sağlıklı ve sağlıksız gelişmelerini incelemek isteyen herkes, Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi'nden çok yararlı bilgilere ulaşabileceklerdir.

Ansiklopedi, incelediği konuları, kurumları, örgütleri ve kişileri oblektif bir açıdan ele almış; oluşumlara yön vermiş olan kişi ve kurumları oldukları gibi, yansız yansımış; böylece Türkiye'deki sendikacılık hareketini geniş açılardan inceleme ve değerlendirme yolunu açmıştır.

Çok sayıda uzman kadrosunun, sendikacının ve toplumsal politika alanındaki bilim adamlarının katkı ve çalışmalarının ilk ürünleri, üç ciltte tamamlanması öngörülen Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi'nin bu birinci cildi ile gün ışığına çıkmış bulunuyor.

Başlangıç genellikle güçtür. Beklenmedik gelişmelerle karşı karşıya gelinebilir. Bu güçlükler, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın İstanbul ve Ankara'daki çalışanların özverileri ile aşılmıştır. Ansiklopediye emeği geçen bütün kurum ve kişilere, güçlükleri aşmakta büyük azim ve yeteneğe sahip olan Tarih Vakfı Genel Sekreteri Orhan Silier'e ve özverili çalışmaları ile bende "Oya'sız olmaz" düşüncesine yol açmış olan Oya Baydar'a en içtenlikli teşekkürlerimi sunuyorum.
Prof. Dr. Cahit Talas
Yayın Kurulu Başkanı
(Önsöz)

2. Kitap:

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (Ciltli)
Cilt: 2

HÜR - SAR

Migros Grevi, 10.10.1970

Migros'un İstanbul'daki 16 işyerinde 10 Ekim 1970'te başlayan grev.

Migros işyerindeki örgütlü olan Yeni Tez Büro - İş Sendakası'na üye 424 işçi, toplusözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması nedeniyle, kademeli olarak greve gitti. Sendikanın aldığı grev kararı, Koska ve Yeşilyurt işyerleri dışındaki bütün Migros işyerlerinde uygulandı. Birinci gün 360 olan grevci işçi sayısı, 14 Ekim'de diğer işyerlerinde de grevlerin başlaması üzerine 425'e ulaştı. Grev, aynı gün, Vali Vefa Poyraz'ın arabuluculuğu ile durduruldu ve taraflar yeniden görüşmelere başladılar.
(Ansiklopedi'den)

3. Kitap

Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (Ciltli)
Cilt: 3


SAR-ZOR

Sinyal
Eylül 1978 - Aralık 1980 tarihlerinde İstanbul'da DYM - DER (Demiryolu Memurları Derneği) tarafından yayımlanan dergi

Derginin dernek adına sahibi Cahit Türkgöz, yazı işleri müdür Hikmet Balcı, yazı işleri müdür yardımcısı Hakan Balcı, yazı işleri müdür yardımcısı Hakan Alper Türkgür, genel yayın müdürü Suat Küçük Ünal'dı. Derginin kapağında "Memur devletin beynidir, felç edilemez" sloganına yer verilmişti. Dergide dernekten haberler, grevli toplu sözleşmeli sendikal mücadele ve örgütlenmenin nasıl olacağına ilişkin bilgiler, demiryolu memurlarının ihtiyaç ve sorunları, derneklerin işlevinin ne olduğunu vb konularda yazılar yer alıyordu.
(Ansiklopedi'den)

(...) Birliklerin varlığı ve faaliyetleri 1957 yılında DP Hükümetin uyguladığı politikayla çelişti. DP Hükümeti, ayrı işkollarından işçilerin "birlik" oluşturamayacağı ileri sürerek bazı birlikleri kapattı. Bu birlikler ancak 27 Mayıs'tan sonra yeniden faaliyete geçebildiler.

1960'lı yıllarda ise Türk-İş'in İl ve bölge birliklerine karşı olumsuz bir tavrı gelişti. Bu tavırda, il ve bölge birliklerinin federasyonlarla rekabet içinde olmasının önemli bir rolu vardır. Türk-İş bölge temsilcilerinin kurulmasına karar verdi.

"Temsilciler Meclisine sunulan bir rapor üzerine teşkilatın müstakbel karakteri şöyle çizilmiştir.

- Mahalli Sendikalar Birlikleri kendi kendilerini lağmetlş ve yerine Türk İş Bölge Temsilcilikleri kurulmalıdır.

- Sendikalaşma hareketi az sayıda işkolu sendikasının Türkiye ölçüsünde şube ve temsilcilikler kurması suretiyle geliştirilmelidir.


- Türk-İş Bölge Temsilcileri, İcra Heyetince seçilmelidir. Bu kararlar uygulanmaya başlanmıştır. Şimdi, birer birer kendilerini lağveden mahalli Sendikalar Birlikleri yerine Türkiye 6 bölgeye ayrılmış ve 6 bölgede birer temsilcilik ve yardımcılığı ihdas edilmiştir."


Böylece bir süreç içinde il ve bölge birlikleri ortadan kaldırıldı ve onların yerine, Türk-İş yönetimi tarafından tayin edilen bölge temsilcileri ile 8 ilde Türk-İş bölge temsilciliği kuruldu.

1963 yılında kabul edilen 274 sayılı Sendikalar Yasasına, aynı işkollarında etkinlik gösteren sendikaların birlik oluşturulmasına açıkça olanak tanınıyordu. Yasa hükmü şöyleydi: "Sendika birlikleri, belirli bir mahal veya bölge sınırları içinde birbirleriyle ilgili olmayan çeşitli işkollarında dahi olsa, mevcut sendikaların en az ikisinin... üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulurlar" (Madde 9). Ancak 1970 yılında kabul edilen 1317 sayılı yasa ile 274 sayılı Sendikalar Yasası değiştirdi. Bu değişiklikle, birliklerin kurulma olanağı da ordan kaldırıldı.

Bazı değerlendirmeler
Türkiye'de il ve bölge düzeyinde farklı işkollarına etkinlik gösteren sendikalar arasında işbirliği ve dayanışmanın kurumsallaşması konusunda küçümsenmeyecek bir gelenek vardır. Birçok ilde ve bölgede kurulmuş olan birlikler, istenildiği kadar etkili olamamışsa da, Türkiye sendikacılık hareketinin bir döneminde ülke düzeyinde örgütlenmelerin oluşturulmasına katkıda bulunmuşlardır.

Mahalli sendikaların aynı anda kendi bölgelerinde bir birliğe ve ülkeçapında da bir federasyona üya olmaları mümküm olsaydı , yerel yatay örgütlenmelerin yaşama olasılığı daha yüksel olurdu. Yerel yatay örgütlenmelerin federasyonla rekabete girmeleri ve toplı iş sözleşmesi dönemine geçilmesiyle birlikte, federasyonların daha da artan gücü, yerel yatay birliklerin gelişmesinin önünde önemli bir engel oluşturmuştu: Birbirini tamamlayacak ve güçlendirecek olan iki örgütlenme alanı, birbirine rakiple getirilmiştir. Bu ise Türkiye sendikacılık hareketinin bütününe zarar vermiştir.


İstanbul ve İzmir'de yerel düzeyde birinden fazla yatay örgütlenmenin ortaya çıkması da bu birliklerin gücünü azaltmıştır.

Yerel yatay örgütlenmeler, bu çelişkiler nedeniyle yörelerine örgütlü işçi gücünün ancak bir bölümünü temsil edebilmişler, yeterince güçlenememişler ve somut işlevler üstelenememiştirler. Bu nedenle görevleri (birkaç birlik dışında) genellikle Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde karşılaşılan sorunların çözümünde işbirliği ve bazı yörelerde örgütlenmede yardımlaşma ile sınırlı kalmıştır.

Bugün il ve bölge düzeydinde sendika şubeleri arasında ortaya çıkan birliği ve dayanışma, geçmiş deneyimlerden farklı sonuçlar verecektir.

Bugünkü biçimiyle bu işbirliği ve dayanışma, milli tip sendikaların rakibi konumunda ortaya çıkmamaktadır. Diğer bir deyişle, bugün yerel yatay örgütlenmeler ve Türkiye ölçeğindeki dikey işkolu örgütlenmeleri birbirini güçlendirir niteliktedir.

Sendikalar hareketi bugün sürekli ve sistemli bir saldırıya karşı karşıyadır. Farklı işkollarında örgütlü sendika şubeleri arasında il ve bölge düzeyindeki işbirliği dayanışma, özellikle sendikasız işyerlerinin örgütlenmesinde önemlidir. Grevlerde sağlanacak dayanışma ve yörede düzenlenecek eylemlerde gerekli işbirliği de, işkollarının yapay ayrımını aşan bu yatay örgütlenmenin önemli sonuçları olacaktır.

Yıldırım Koç
Türkiye İşçi Sınıfı Tarihinden Yapraklar

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat