Kuşkusuz, Türkiye'nin gurur duymaya ihtiyacı var. Ancak 12 Eylül'le başlayıp, Turgut Özal üzerinden bugüne, Çiller'lere, Susurluk'a, Ağar'a, Fethullah Hoca'ya, hiç modası geçmeyen Ecevit ve Demirel'e, dünün "özgürlük savaşçısı" Mümtaz Hoca'ya ve bugünün "demokrasi cengaveri" eski polislerimize kadar uzanan "yakın tarih", bize pek de gururlanacak bir malzeme sağlamıyor. O zaman biz de elimizdekiyle yetinmek zorunda kalıyoruz. Polislerin yargılandığı çete davalarında mahkeme kapısında bekleyip "Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor!" sloganları atıyoruz.
Son iki-üç yılın bu "gurur açlığı" kolay kolay dinmeyeceğe benzer. Bu açlığı dindirmenin bir yolu, kendileriyle gurur duymaya çalıştığımız "kamusal figürleri" topluca karşımıza alıp, onlara genel bir bakış atmak olabilir.Tablonun tümünü görünce gurur arayışımıza başka bir alanda devam etmeyi düşünebiliriz belki.
Kuşkusuz, Türkiye'nin gurur duymaya ihtiyacı var. Ancak 12 Eylül'le başlayıp, Turgut Özal üzerinden bugüne, Çiller'lere, Susurluk'a, Ağar'a, Fethullah Hoca'ya, hiç modası geçmeyen Ecevit ve Demirel'e, dünün "özgürlük savaşçısı" Mümtaz Hoca'ya ve bugünün "demokrasi cengaveri" eski polislerimize kadar uzanan "yakın tarih", bize pek de gururlanacak bir malzeme sağlamıyor. O zaman biz de elimizdekiyle yetinmek zorunda kalıyoruz. Polislerin yargılandığı çete davalarında mahkeme kapısında bekleyip "Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor!" sloganları atıyoruz.
Son iki-üç yılın bu "gurur açlığı" kolay kolay dinmeyeceğe benzer. Bu açlığı dindirmenin bir yolu, kendileriyle gurur duymaya çalıştığımız "kamusal figürleri" topluca karşımıza alıp, onlara genel bir bakış atmak olabilir.Tablonun tümünü görünce gurur arayışımıza başka bir alanda devam etmeyi düşünebiliriz belki.