Arap Yarımadası'nın büyük bölümünü kontrol eden, kanıtlanmış dünya petrol rezervlerinin dörtte birine sahip, İslam'ın en önemli iki merkezi Mekke ve Medine'nin hakimi olan Suudi Arabistan Devleti'nin kuruluşu ile 1926-1990 arasındaki Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri, özellikle iki ülkeyi yakından ilgilendiren, aynı zamanda bölgeyi de etkileyen önemli olaylar ve karşılıklı ziyaretler çerçevesinde aydınlatılmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.
18. yüzyılın ortalarında 1932 yılına kadar süren Suudi Arabistan'ın devletleşme sürecinde; 1744'te Muhammed bin Suud ile Muhammed bin Abdülvehhab arasında gerçekleştirilen ittifak, Osmanlı Devleti'nin bu süreçte zayıflamış olması ve bölgedeki İngiliz-Osmanlı rekabeti gibi faktörlerin önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sürecinde bölgede söz sahibi olmak isteyen İngilizlerin, Suudilere destek vermesi Suudilerin işini kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmesi ve yıkılması üzerine Necid Emiri İbn-, Suud, Hicaz'ı topraklarına katarak kendisini 1926'da Hicaz ve Necid Kralı ilan etmiş, 1932'de ise ülkenin ismini Suudi Arabistan Krallığı olarak değiştirmiştir.
Türkiye ile Hicaz ve Necid Krallığı arasındaki diplomatik ilişkiler 1926 yılında kurulmuştur. 3 ağustos 1929 yılında imzalanan Dostluk Anlaşması'yla da Türkiy, Hicaz ve Necid Krallığı'nın siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanımıştır. Bununla birlikte, iki ülke arasındaki ilişkilerde 1970'lerin sonuna kadar kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır. Bu dönem zarfında siyasi bakımdan öenmli sayılabilecek gelişme, Suudi Arabistan Kralı Faysal'ın, 1966 yılında Türkiye'ye ziyaret olmuştur.
1980'li yıllarda, ikili ilişkilerde ciddi bir hareketlenme yaşanmıştır. 1984 yılında Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 1985 yılında ise Başbakan Turgut Özal Suudi Arabistan'ı ziyaret etmişlerdir. Suudi Arabistan tarafından ise, 1984 yılında Suudi Arabistan Kralı olan Veliaht Prens Abdullah Türkiye'yi ziyaret etmiştir.
Arap Yarımadası'nın büyük bölümünü kontrol eden, kanıtlanmış dünya petrol rezervlerinin dörtte birine sahip, İslam'ın en önemli iki merkezi Mekke ve Medine'nin hakimi olan Suudi Arabistan Devleti'nin kuruluşu ile 1926-1990 arasındaki Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri, özellikle iki ülkeyi yakından ilgilendiren, aynı zamanda bölgeyi de etkileyen önemli olaylar ve karşılıklı ziyaretler çerçevesinde aydınlatılmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.
18. yüzyılın ortalarında 1932 yılına kadar süren Suudi Arabistan'ın devletleşme sürecinde; 1744'te Muhammed bin Suud ile Muhammed bin Abdülvehhab arasında gerçekleştirilen ittifak, Osmanlı Devleti'nin bu süreçte zayıflamış olması ve bölgedeki İngiliz-Osmanlı rekabeti gibi faktörlerin önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sürecinde bölgede söz sahibi olmak isteyen İngilizlerin, Suudilere destek vermesi Suudilerin işini kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmesi ve yıkılması üzerine Necid Emiri İbn-, Suud, Hicaz'ı topraklarına katarak kendisini 1926'da Hicaz ve Necid Kralı ilan etmiş, 1932'de ise ülkenin ismini Suudi Arabistan Krallığı olarak değiştirmiştir.
Türkiye ile Hicaz ve Necid Krallığı arasındaki diplomatik ilişkiler 1926 yılında kurulmuştur. 3 ağustos 1929 yılında imzalanan Dostluk Anlaşması'yla da Türkiy, Hicaz ve Necid Krallığı'nın siyasi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanımıştır. Bununla birlikte, iki ülke arasındaki ilişkilerde 1970'lerin sonuna kadar kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır. Bu dönem zarfında siyasi bakımdan öenmli sayılabilecek gelişme, Suudi Arabistan Kralı Faysal'ın, 1966 yılında Türkiye'ye ziyaret olmuştur.
1980'li yıllarda, ikili ilişkilerde ciddi bir hareketlenme yaşanmıştır. 1984 yılında Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 1985 yılında ise Başbakan Turgut Özal Suudi Arabistan'ı ziyaret etmişlerdir. Suudi Arabistan tarafından ise, 1984 yılında Suudi Arabistan Kralı olan Veliaht Prens Abdullah Türkiye'yi ziyaret etmiştir.