Çağdaş Türk felsefî düşüncesinin sosyo-politik sorunların derinden yaşandığı bir ortamda ortaya çıkıp gelişmek zorunda kalması, Türkiye'de felsefenin bir talihsizliği olagelmiştir. Türk düşüncesinin gelişim sürecinde aşamadığı ve kısaca pragmatik olma olarak nitelenen bu özellik, felsefenin dünya görüşü olarak algılandığı bir tutumun yerleşmesine yol açmıştır. İkinci Meşrutiyet döneminde felsefenin dünya görüşü olarak algılanması ve hatta felsefeyi bu çerçevede işe koşmak tutumu, Batılılaşma sürecinin ivme kazandığı Cumhuriyet döneminde yeni boyutlar kazanarak sürmüştür. Osman Kafadar, bu çalışmasıyla Türkiye'de kültürel dönüşümlerin peşi sıra yaşandığı Tanzimat'tan Cumhuriyet'e felsefe eğitiminin önemli yönleri ve bu eğitimden ayrı düşünülmesi çok zor olan felsefe eğilimlerinin tablosunu ortaya koymakla kalmamakta, İslâm'da, Osmanlılarda ve medreselerde felsefenin yeri sorununu da tartışmaktadır.
Çağdaş Türk felsefî düşüncesinin sosyo-politik sorunların derinden yaşandığı bir ortamda ortaya çıkıp gelişmek zorunda kalması, Türkiye'de felsefenin bir talihsizliği olagelmiştir. Türk düşüncesinin gelişim sürecinde aşamadığı ve kısaca pragmatik olma olarak nitelenen bu özellik, felsefenin dünya görüşü olarak algılandığı bir tutumun yerleşmesine yol açmıştır. İkinci Meşrutiyet döneminde felsefenin dünya görüşü olarak algılanması ve hatta felsefeyi bu çerçevede işe koşmak tutumu, Batılılaşma sürecinin ivme kazandığı Cumhuriyet döneminde yeni boyutlar kazanarak sürmüştür. Osman Kafadar, bu çalışmasıyla Türkiye'de kültürel dönüşümlerin peşi sıra yaşandığı Tanzimat'tan Cumhuriyet'e felsefe eğitiminin önemli yönleri ve bu eğitimden ayrı düşünülmesi çok zor olan felsefe eğilimlerinin tablosunu ortaya koymakla kalmamakta, İslâm'da, Osmanlılarda ve medreselerde felsefenin yeri sorununu da tartışmaktadır.