Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren Batı ile ilişkilerini geliştirmenin yollarını aradı. Batı ile süregelen bu güçlü beraberlik özellikle Soğuk Savaş süresince jeostratejik ortaklık anlamında iki tarafın da karşılıklı menfaatleri doğrultusunda doruk noktasına ulaştı. Soğuk Savaşın sona ermesi, Körfez Savaşı ve 11 Eylül gibi olaylar ilişkiler açısından önemli kırılma noktalarıydı. Ancak bugün karşımıza çıkan manzara çok farklı... On yıllar boyunca Batı‘nın Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında en güvendiği müttefik olan Türkiye‘nin Batı‘ya karşı bakışı oldukça değişti. Kore‘de savaşan, caddelerine Amerikan başkanlarının isimlerini veren, Avrupa Birliği‘nin kapısını çalmaktan usanmayan Türkiye, son yıllarda dünyanın en Batı karşıtı ülkelerinden biri haline geldi. Şüphesiz bu durumun ortaya çıkışında Amerika‘nın Ortadoğu‘da uyguladığı saldırgan politikaların, Avrupa Birliği‘nin Türkiye‘yi baştan savmasının ve komşularıyla iyi ilişkiler kurmaya başlayan ve ekonomisi hızla büyüyen Türkiye‘nin kendine duyduğu güvenin önemli bir payı var. Philip H. Gordon ve Ömer Taşpınar, bu çalışmada Türkiye‘nin dış politika macerasının bir muhasebesini yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Avrasya yönelimini de göz önünde bulundurarak Türkiye‘nin Batı ile ilişkilerini yeniden tesis etmek adına somut çözüm önerileri sunuyor.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren Batı ile ilişkilerini geliştirmenin yollarını aradı. Batı ile süregelen bu güçlü beraberlik özellikle Soğuk Savaş süresince jeostratejik ortaklık anlamında iki tarafın da karşılıklı menfaatleri doğrultusunda doruk noktasına ulaştı. Soğuk Savaşın sona ermesi, Körfez Savaşı ve 11 Eylül gibi olaylar ilişkiler açısından önemli kırılma noktalarıydı. Ancak bugün karşımıza çıkan manzara çok farklı... On yıllar boyunca Batı‘nın Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında en güvendiği müttefik olan Türkiye‘nin Batı‘ya karşı bakışı oldukça değişti. Kore‘de savaşan, caddelerine Amerikan başkanlarının isimlerini veren, Avrupa Birliği‘nin kapısını çalmaktan usanmayan Türkiye, son yıllarda dünyanın en Batı karşıtı ülkelerinden biri haline geldi. Şüphesiz bu durumun ortaya çıkışında Amerika‘nın Ortadoğu‘da uyguladığı saldırgan politikaların, Avrupa Birliği‘nin Türkiye‘yi baştan savmasının ve komşularıyla iyi ilişkiler kurmaya başlayan ve ekonomisi hızla büyüyen Türkiye‘nin kendine duyduğu güvenin önemli bir payı var. Philip H. Gordon ve Ömer Taşpınar, bu çalışmada Türkiye‘nin dış politika macerasının bir muhasebesini yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Avrasya yönelimini de göz önünde bulundurarak Türkiye‘nin Batı ile ilişkilerini yeniden tesis etmek adına somut çözüm önerileri sunuyor.