… Felsefe (düşüngü) işine girmiyoruz, yeni düşün adamları çıkmıyor, tartışmayı öğrenemiyoruz. Konuşmayı bile, ‘He ya! He ya!' diye götürüyoruz. Önden düşünce gelişmeyince, ‘O şunu der,' diyeceğimiz iyi önderler yetişmiyor. Dorukları ele geçirenler çıkar ilişkilerini iyi kullanan uyanıklar oluyor. Düşünce atışmasında yenik düşmemek için ikircikli düşüngüyü-felsefeyi kaldırıyorlar. Oluşan sürüye çobanlık ediliyor, bu sürü ile de bir yere varılamıyor.
… Sah olmayan yalvaç ne sabı bekler ne sabahı; ya kullanır öldürür ya öldürür kullanır. Boşuna mı diri diri gömülen çocuklar, boşuna mı beklenir bahadır getiren sabahlar? Yaman çelişki değil mi? Apış topulları (tarikatları) bir alışkanlığa kapatan büyü yapar. Kendini alışkanlığa kaptıran topulmut (tarikat üyesi) kendini bile unutur da başka topul içinde ‘Bomm!' diye patlatır (canlı bomba).
… Sanat niye büyük kümelere ulaşamaz? Niye tüm betikleri, sanatsal yapıtları tüm insanlar anlayamaz? Sanatı, insanın gelişimini önleyen mosavan, zalavan apışlar yüzünden mi? Emme tanrılarla bağımız sonsuza değin sürecek, bu dünkü dinlerle dünkü yalvaçlardan bağımsız bir inanç. Bağ kurabilenlerin içinden kimileri iletme görevini üstlenip yalvaç olurken kimileri Tanrı vergisi yeteneklerine göre bilge, bilim insanı, manı yapan müzisyen, essa gibi yapan ressam, daha sayayım mı, şair, heykeltıraş (yontman), yazar ve daha nice sanat, sağaltım, öğretmenlik görevi üstlenecekler. Dinlere, dinlemelere sıkışmış bir ülgen tinli gördüğünüzde ona sorun, onunla sorgulayın, konuşun, kurtulma yollarını açın, kazıyın, çizin, güncelleyerek yazın, okuyun, ona sıkıştığı yerden ayrılmadan sıkıştığı yerden kaçmanın yolunu gösterin, seçimi ona bırakın, bunun adı sanattır. Sıkışma olmasaydı sanat olmazdı. İyi ile kötü iç içe sarmaldır. Önemli olan bu yeryüzü koşullarında katı olan, çöken kötülüğün üzerine basa basa mı iyilik yükseliyor yoksa iyiliği eze eze kötülük mü yükseliyor? Bu nedenle sanat bir savaşım aracıdır. Ne der Atatürk: ‘Tümünüz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz ancak sanatkâr olamazsınız.'
Dünya zıtlıklar üzerine kurulmuştur. Bu zıtlıklardan birisi de iyilik ve kötülük kavramlarıdır. Hangisi güçlüyse diğerini bastırır ve insana hâkim olur. Yılmadan, korkmadan çalışarak kötünün getirdiklerini görüp iyinin ardından koşmak gerekir. Böylece birlik olunur, güç kazanılır, insanlığın evrim yolunda ilerlemesi sağlanır. Bilinç iyiyi kavrama yönünde eğitilmelidir yoksa geçici fayda uğruna akıl şaşar, çığ gibi büyüyen kötülükler sarar dünyayı ve insan aç gözlülüğünün kurbanı olarak yaşamaya devam eder ta ki gönlü genişleyip uyanıncaya kadar.
… Felsefe (düşüngü) işine girmiyoruz, yeni düşün adamları çıkmıyor, tartışmayı öğrenemiyoruz. Konuşmayı bile, ‘He ya! He ya!' diye götürüyoruz. Önden düşünce gelişmeyince, ‘O şunu der,' diyeceğimiz iyi önderler yetişmiyor. Dorukları ele geçirenler çıkar ilişkilerini iyi kullanan uyanıklar oluyor. Düşünce atışmasında yenik düşmemek için ikircikli düşüngüyü-felsefeyi kaldırıyorlar. Oluşan sürüye çobanlık ediliyor, bu sürü ile de bir yere varılamıyor.
… Sah olmayan yalvaç ne sabı bekler ne sabahı; ya kullanır öldürür ya öldürür kullanır. Boşuna mı diri diri gömülen çocuklar, boşuna mı beklenir bahadır getiren sabahlar? Yaman çelişki değil mi? Apış topulları (tarikatları) bir alışkanlığa kapatan büyü yapar. Kendini alışkanlığa kaptıran topulmut (tarikat üyesi) kendini bile unutur da başka topul içinde ‘Bomm!' diye patlatır (canlı bomba).
… Sanat niye büyük kümelere ulaşamaz? Niye tüm betikleri, sanatsal yapıtları tüm insanlar anlayamaz? Sanatı, insanın gelişimini önleyen mosavan, zalavan apışlar yüzünden mi? Emme tanrılarla bağımız sonsuza değin sürecek, bu dünkü dinlerle dünkü yalvaçlardan bağımsız bir inanç. Bağ kurabilenlerin içinden kimileri iletme görevini üstlenip yalvaç olurken kimileri Tanrı vergisi yeteneklerine göre bilge, bilim insanı, manı yapan müzisyen, essa gibi yapan ressam, daha sayayım mı, şair, heykeltıraş (yontman), yazar ve daha nice sanat, sağaltım, öğretmenlik görevi üstlenecekler. Dinlere, dinlemelere sıkışmış bir ülgen tinli gördüğünüzde ona sorun, onunla sorgulayın, konuşun, kurtulma yollarını açın, kazıyın, çizin, güncelleyerek yazın, okuyun, ona sıkıştığı yerden ayrılmadan sıkıştığı yerden kaçmanın yolunu gösterin, seçimi ona bırakın, bunun adı sanattır. Sıkışma olmasaydı sanat olmazdı. İyi ile kötü iç içe sarmaldır. Önemli olan bu yeryüzü koşullarında katı olan, çöken kötülüğün üzerine basa basa mı iyilik yükseliyor yoksa iyiliği eze eze kötülük mü yükseliyor? Bu nedenle sanat bir savaşım aracıdır. Ne der Atatürk: ‘Tümünüz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz ancak sanatkâr olamazsınız.'
Dünya zıtlıklar üzerine kurulmuştur. Bu zıtlıklardan birisi de iyilik ve kötülük kavramlarıdır. Hangisi güçlüyse diğerini bastırır ve insana hâkim olur. Yılmadan, korkmadan çalışarak kötünün getirdiklerini görüp iyinin ardından koşmak gerekir. Böylece birlik olunur, güç kazanılır, insanlığın evrim yolunda ilerlemesi sağlanır. Bilinç iyiyi kavrama yönünde eğitilmelidir yoksa geçici fayda uğruna akıl şaşar, çığ gibi büyüyen kötülükler sarar dünyayı ve insan aç gözlülüğünün kurbanı olarak yaşamaya devam eder ta ki gönlü genişleyip uyanıncaya kadar.