Turuncu Kitaplar Set (13 Kitap Takım)

Stok Kodu:
3990000048700
Boyut:
10.00x16.00
Sayfa Sayısı:
728
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
54,63
54,63
3990000048700
692634
Turuncu Kitaplar Set (13 Kitap Takım)
Turuncu Kitaplar Set (13 Kitap Takım)
54.63

Aşktan, Ölümden Başka Bir Şey Kalmadı

“Karagöz ve Hacivat besbelli, toplumu çok şiddetli bir şekilde siyasal, ekonomik, toplumsal olarak eleştiriyorlardı. Bundan rahatsız olan siyasal yetke, en son yapacağı şeyi ilk başta yaptı. Kafalarını vurdurdu. Buradan bizim çok büyük şeyler çıkarmamız lazım.

Yani Karagöz'ün biçimsel özellikleri dışında, evvela müthiş bir muhtevası var.”

Söyleşiyi yapan: Enis Batur, Ömer Madra, Yıldırım Türker

Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi

Immanuel Kant: Aydınlanma'nın büyük düşünürü, eleştirel düşüncenin bilgesi, insan aklının ve ruhunun yorulmaz didikleyicisi. 1804'teki ölümüne kadar, Königsberg'de, münzevi ve bakir yaşamını sürdürürken peş peşe başyapıtlar vermişti.

Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi, Kant'ın ölümünden sonra, 1877'de okurlara ulaşmış ve yüzyılı aşkın bir süre onun ismiyle yayımlanmış olsa bile, bugün aidiyeti konusunda derin şüpheler doğuruyor.

Her durumda, Kant uzmanlarının düşünüre sadık ve yaraşır buldukları bir kitap. Şaşırtıcı yanı ise, üslûp ve yaklaşımıyla Jules Verne'den esinlenmiş bir Borges hikâyesini çağrıştırmasından geliyor.

“İlk defa 1877 yılında Immanuel Kant imzasıyla yayımlanan bu gizemli metin, öteki dünyaya giden büyük Aydınlanma filozofu Kant'ın, kendinden önceki büyük filozoflarla tartışmasını anlatıyor. Gökyüzünde, Herakleitos, Platon, Leibniz gibi filozoflarca karşılanan Kant, kendisinin büyük takdir göreceğini beklerken, selefleri tarafından acımasızca eleştiriliyor. Yazarı konusunda hâlâ derin şüpheler uyandıran bu metin, hem mizahi hem felsefi, kıyasıya bir hesaplaşma…”

Son Mektuplar

Sanatçı mektupları, bir başına özel bir kol. Yalnızca nasıl yaşadıklarını, sıkıntılarını, arayışlarını değil, sanat bağlamındaki düşünce ve kaygılarını, başka sanatçılarla ilgili can alıcı değerlendirmelerini içerir o belgeler. Bu bağlamda ortaya çıkarılmış sanatçı mektupları arasında ön sırada Van Gogh'unkilerin geldiği sır sayılmaz: Amansız koşullarda yapayalnız bir serüvenin dibine yazarını çeken dopdolu, inilti dolu, olgun izler.

Turuncu Kitaplar dizisinde, sanatçının son dönem çığlıklarını bir araya getirdik: Van Gogh hâlâ çağdaşımız.

Vincent van Gogh'un mektuplarında sanatın ve edebiyatın ressam için ne kadar önemli olduğunu keşfedeceksiniz.

Enis Batur'un dizi editörlüğünü yaptığı Turuncu Kitaplar Kant ve Van Gogh ile başlıyor.

Kant'ın Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi kitabındaki sunuş yazısında Enis Batur: “Kırmızı Kedi Yayınevi'nin başlattığı ‘Turuncu Kitaplar' dizisi patenti yabancı yayıncıdan alınmış bir dizi değil: Kendi seçimimizle yanyana getireceğimiz yerli ve yabancı yazarların küçük ama derin ve lezzetli örneklerinden oluşacak dizinin çok geçmeden tiryaki okurlarını bulacağına inanıyoruz.”

Ahmaklık Üzerine

20. yüzyıl romanının “üç büyükler”inden Robert Musil'in bu ufak ama amansız metni, tadına doyum olmaz ironisiyle ahmaklık üzerine edebiyatın eşsiz sayfalarını getiriyor karşımıza… Ahmaklığın bir zekâ eksikliği olup olmadığını tartışırken bu kavrama farklı bir ışık altında bakmamızı sağlıyor. Musil'in metnin sonunda dediği gibi, ahmaklığa karşı en önemli çare, “alçakgönüllü olmaktır”. Alçakgönüllülük ise, gücün ve iktidarın tadını aldıkça bazı kişilerin uzaklaştıkları bir erdem.

Aklın neredeyse çözüldüğü günlerden geçiyoruz. Musil bize tuttuğu ışığıyla içimize çöken karanlığı bir nebze hafifletecektir.

“Kuşkusuz dalkavuklarda akıl takdir edilir, ama ancak koşulsuz itaatle birlikte olursa. Aklın yanında bu ‘iyi hal' belgesi eksikse ve hükmeden kişinin yararına işlediğinden emin olunamazsa, akıllı kişiye akıllı değil de daha çok saygısız, küstah ya da hain denir.”

Gevezeler ve Meraklılar

Plutarkhos “biz”den tam iki bin yıl önce yaşamış. Ömrünün yabana atılamayacak bir bölümünü Latin dünyasının merkezinde geçirmiş bir Grek. Bu olağandışı melezlikten klasik çağın benzeri zor bulunacak bir bilgesi çıkagelmiş.

Hemen söylemeli: Gevezeler ve Meraklılar düpedüz bir altın metin. Yazarın bu metinlerde, yaklaşımı ve üslûbuyla, günümüz insanını da anlattığını eklemeliyiz: İki bin yaşında, hâlâ bugünün büyük yazarı Plutarkhos.

“Berberlerin oldukça geveze bir zümre olması garip değildir, çünkü en gevezeler oraya akın ederek, oturdukları koltukta alışkanlıklarını berberlere bulaştırır. Kral Archelaus, havluyu boynuna koyarken ona, ‘Nasıl keseyim?' diye soran geveze berberine zekice, ‘Sessizce,' diye cevap vermiştir.”

Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir

“Kırk beş yılı aşkın süren ve ne yazık ki erken gelen ölümüyle noktalanan yazı hayatı boyunca ortalığa çıkmayı sevmedi Bilge Karasu: Hiç görünmemeyi seçmemişti şüphesiz, ama pek az röportaja yanaştı yaşarken, pek az söyleşiye kapısını aralık bıraktı.

Mustafa Arslantunalı'nın gerçekleştirdiği bu ‘son söyleşi', birden fazla özelliğiyle, Karasu'nun olası vasiyetnamelerinden biri, belki en önemlisi olarak büyük önem taşıyor: ‘Usta'nın uzun uzadıya tartılmamış, kuşkular içinde durmadan sınanmamış, zaman içinde bir tür olgunlaştırma sürecinden geçirmediği tek bir cümlesi, yargısı çıkmıyor önümüze. Derin, sarsıcı, yakıcı belge.”

Cahil Filozof

Voltaire adıyla tanıdığımız büyük Aydınlanma philosophe'u François-Marie Arouet, 1766 yılında, 72 yaşındayken, “Hiçbir Şey Bilmeyen Bir Adamın Soruları” alt başlığıyla yayımladığı Cahil Filozof'ta, kuşkuculuk mirasına o kendine has muzip nüktedanlığı ekleyerek, Sokrates'ten yüzyıllar sonra bir kez daha “kendi” cehaletinin ifşasından kocaman bir sorular yumağı oluşturuyor. Voltaire'i Voltaire yapan da bu yumaktan, tam da yarattığı beklentinin aksine, karamsarlık ve kasvet yerine iyimserlik ve sevinç taşıyor olmasıdır.

“Uçsuz bucaksız bir evrenin ortasında, tek bir noktaya sıkışıp kalmışken, değil kral olmak, etrafımı saran her şeyin kölesi olan ben, kendimi aramakla işe başlıyorum.”

Mahrem Günce

Bu kitabı oluşturan metnin özel boyutu yakıcı: Şair, insan, düşünür kaynaşmış, bütünlenmiş haliyle karşımızda. Romantizm, Aydınlanma hareketinin hemen ardından fışkırmış bir akım, modern çağı hazırlayan büyük ve derin bir hareket, bir zihinsel yenilenme girişimi. [...] Mahrem Günce için, “1789 yaşanmasaydı yazılamazdı,” yargısı boş yere öne sürülmemiştir.

“Daha yükseği için çabalamalı, sürekli tefekkür ve onun yarattığı ruh hali için. Ah, ne kadar da az kalabiliyorum yükseklerde!”

Aşktan, Ölümden Başka Bir Şey Kalmadı

“Karagöz ve Hacivat besbelli, toplumu çok şiddetli bir şekilde siyasal, ekonomik, toplumsal olarak eleştiriyorlardı. Bundan rahatsız olan siyasal yetke, en son yapacağı şeyi ilk başta yaptı. Kafalarını vurdurdu. Buradan bizim çok büyük şeyler çıkarmamız lazım.

Yani Karagöz'ün biçimsel özellikleri dışında, evvela müthiş bir muhtevası var.”

Söyleşiyi yapan: Enis Batur, Ömer Madra, Yıldırım Türker

Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi

Immanuel Kant: Aydınlanma'nın büyük düşünürü, eleştirel düşüncenin bilgesi, insan aklının ve ruhunun yorulmaz didikleyicisi. 1804'teki ölümüne kadar, Königsberg'de, münzevi ve bakir yaşamını sürdürürken peş peşe başyapıtlar vermişti.

Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi, Kant'ın ölümünden sonra, 1877'de okurlara ulaşmış ve yüzyılı aşkın bir süre onun ismiyle yayımlanmış olsa bile, bugün aidiyeti konusunda derin şüpheler doğuruyor.

Her durumda, Kant uzmanlarının düşünüre sadık ve yaraşır buldukları bir kitap. Şaşırtıcı yanı ise, üslûp ve yaklaşımıyla Jules Verne'den esinlenmiş bir Borges hikâyesini çağrıştırmasından geliyor.

“İlk defa 1877 yılında Immanuel Kant imzasıyla yayımlanan bu gizemli metin, öteki dünyaya giden büyük Aydınlanma filozofu Kant'ın, kendinden önceki büyük filozoflarla tartışmasını anlatıyor. Gökyüzünde, Herakleitos, Platon, Leibniz gibi filozoflarca karşılanan Kant, kendisinin büyük takdir göreceğini beklerken, selefleri tarafından acımasızca eleştiriliyor. Yazarı konusunda hâlâ derin şüpheler uyandıran bu metin, hem mizahi hem felsefi, kıyasıya bir hesaplaşma…”

Son Mektuplar

Sanatçı mektupları, bir başına özel bir kol. Yalnızca nasıl yaşadıklarını, sıkıntılarını, arayışlarını değil, sanat bağlamındaki düşünce ve kaygılarını, başka sanatçılarla ilgili can alıcı değerlendirmelerini içerir o belgeler. Bu bağlamda ortaya çıkarılmış sanatçı mektupları arasında ön sırada Van Gogh'unkilerin geldiği sır sayılmaz: Amansız koşullarda yapayalnız bir serüvenin dibine yazarını çeken dopdolu, inilti dolu, olgun izler.

Turuncu Kitaplar dizisinde, sanatçının son dönem çığlıklarını bir araya getirdik: Van Gogh hâlâ çağdaşımız.

Vincent van Gogh'un mektuplarında sanatın ve edebiyatın ressam için ne kadar önemli olduğunu keşfedeceksiniz.

Enis Batur'un dizi editörlüğünü yaptığı Turuncu Kitaplar Kant ve Van Gogh ile başlıyor.

Kant'ın Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi kitabındaki sunuş yazısında Enis Batur: “Kırmızı Kedi Yayınevi'nin başlattığı ‘Turuncu Kitaplar' dizisi patenti yabancı yayıncıdan alınmış bir dizi değil: Kendi seçimimizle yanyana getireceğimiz yerli ve yabancı yazarların küçük ama derin ve lezzetli örneklerinden oluşacak dizinin çok geçmeden tiryaki okurlarını bulacağına inanıyoruz.”

Ahmaklık Üzerine

20. yüzyıl romanının “üç büyükler”inden Robert Musil'in bu ufak ama amansız metni, tadına doyum olmaz ironisiyle ahmaklık üzerine edebiyatın eşsiz sayfalarını getiriyor karşımıza… Ahmaklığın bir zekâ eksikliği olup olmadığını tartışırken bu kavrama farklı bir ışık altında bakmamızı sağlıyor. Musil'in metnin sonunda dediği gibi, ahmaklığa karşı en önemli çare, “alçakgönüllü olmaktır”. Alçakgönüllülük ise, gücün ve iktidarın tadını aldıkça bazı kişilerin uzaklaştıkları bir erdem.

Aklın neredeyse çözüldüğü günlerden geçiyoruz. Musil bize tuttuğu ışığıyla içimize çöken karanlığı bir nebze hafifletecektir.

“Kuşkusuz dalkavuklarda akıl takdir edilir, ama ancak koşulsuz itaatle birlikte olursa. Aklın yanında bu ‘iyi hal' belgesi eksikse ve hükmeden kişinin yararına işlediğinden emin olunamazsa, akıllı kişiye akıllı değil de daha çok saygısız, küstah ya da hain denir.”

Gevezeler ve Meraklılar

Plutarkhos “biz”den tam iki bin yıl önce yaşamış. Ömrünün yabana atılamayacak bir bölümünü Latin dünyasının merkezinde geçirmiş bir Grek. Bu olağandışı melezlikten klasik çağın benzeri zor bulunacak bir bilgesi çıkagelmiş.

Hemen söylemeli: Gevezeler ve Meraklılar düpedüz bir altın metin. Yazarın bu metinlerde, yaklaşımı ve üslûbuyla, günümüz insanını da anlattığını eklemeliyiz: İki bin yaşında, hâlâ bugünün büyük yazarı Plutarkhos.

“Berberlerin oldukça geveze bir zümre olması garip değildir, çünkü en gevezeler oraya akın ederek, oturdukları koltukta alışkanlıklarını berberlere bulaştırır. Kral Archelaus, havluyu boynuna koyarken ona, ‘Nasıl keseyim?' diye soran geveze berberine zekice, ‘Sessizce,' diye cevap vermiştir.”

Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir

“Kırk beş yılı aşkın süren ve ne yazık ki erken gelen ölümüyle noktalanan yazı hayatı boyunca ortalığa çıkmayı sevmedi Bilge Karasu: Hiç görünmemeyi seçmemişti şüphesiz, ama pek az röportaja yanaştı yaşarken, pek az söyleşiye kapısını aralık bıraktı.

Mustafa Arslantunalı'nın gerçekleştirdiği bu ‘son söyleşi', birden fazla özelliğiyle, Karasu'nun olası vasiyetnamelerinden biri, belki en önemlisi olarak büyük önem taşıyor: ‘Usta'nın uzun uzadıya tartılmamış, kuşkular içinde durmadan sınanmamış, zaman içinde bir tür olgunlaştırma sürecinden geçirmediği tek bir cümlesi, yargısı çıkmıyor önümüze. Derin, sarsıcı, yakıcı belge.”

Cahil Filozof

Voltaire adıyla tanıdığımız büyük Aydınlanma philosophe'u François-Marie Arouet, 1766 yılında, 72 yaşındayken, “Hiçbir Şey Bilmeyen Bir Adamın Soruları” alt başlığıyla yayımladığı Cahil Filozof'ta, kuşkuculuk mirasına o kendine has muzip nüktedanlığı ekleyerek, Sokrates'ten yüzyıllar sonra bir kez daha “kendi” cehaletinin ifşasından kocaman bir sorular yumağı oluşturuyor. Voltaire'i Voltaire yapan da bu yumaktan, tam da yarattığı beklentinin aksine, karamsarlık ve kasvet yerine iyimserlik ve sevinç taşıyor olmasıdır.

“Uçsuz bucaksız bir evrenin ortasında, tek bir noktaya sıkışıp kalmışken, değil kral olmak, etrafımı saran her şeyin kölesi olan ben, kendimi aramakla işe başlıyorum.”

Mahrem Günce

Bu kitabı oluşturan metnin özel boyutu yakıcı: Şair, insan, düşünür kaynaşmış, bütünlenmiş haliyle karşımızda. Romantizm, Aydınlanma hareketinin hemen ardından fışkırmış bir akım, modern çağı hazırlayan büyük ve derin bir hareket, bir zihinsel yenilenme girişimi. [...] Mahrem Günce için, “1789 yaşanmasaydı yazılamazdı,” yargısı boş yere öne sürülmemiştir.

“Daha yükseği için çabalamalı, sürekli tefekkür ve onun yarattığı ruh hali için. Ah, ne kadar da az kalabiliyorum yükseklerde!”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat