“Eleştirel İlahiyat açısından değerlendirildiğinde Hıristiyanlık -başta da Katoliklik- tanımsal olarak bir 'din' değil bir 'kült'dür. Üç İsa'da işte bu yapısal farklılık çıkış noktası olarak benimsenmiştir.
Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet'i karşılaştırmalı İlahiyat açısından incelersek, sadece Hıristiyanlık'ta varolan bir olgu bu sistematiğin diğer ikisinden özde ayrıldığını kanıtlar. Bu temel ayrılık noktası şudur: Hıristiyanlık'ta birey, Tanrı karşısında kendi yetkisini kullanarak 'karar vermek' zorunda bırakılmıştır. Çünkü bu sistematikte, İsa'nın Tanrı mı yoksa insan mı, yoksa aynı anda her kisi mi ya da Tanrı'nın Oğlu mu değil mi sorusuna muhatap olan birey'dir. Neye inanacağına 'karar vermesi' gereken odur. Diğer bir deyişle, birey İsa'nın Tanrı olduğuna 'inanmak' isterse İsa'yı Tanrı yapar ve böylece aldığı 'karar' gereğince kabul eder. İstemezse de durum değişmez. bu kez İsa'nın İnsan olduğuna 'karar' verir. Karar'ın niteliği değişse de, 'karar'ı alan değişmez. Çünkü İsa'yı Tanrı ya da O'nun Oğlu ya da İnsan yapıp yapmamak birey'in alacağı 'karar'la gerçekleşir -ve tabiidir ki- sadece neye inanmak ihtiyacının duyuyorsa ona inanmaya karar vermiş olan birey için gerçeklik taşır bu 'karar', o kadar. Hıristiyanlık'ta iman etmeye 'karar' vermek de, 'iman'dan 'kuşku' (şüphe) duymak da 'insan'a ait bir haktır.“
“Bu kitap ilk kez 1992'de İngiltere'de ingilizce olarak yayımlandı ve tüm Hıristiyan-Musevi dünyasında büyük bir yankı uyandırıp tartışmalara yol açtı.“
“Eleştirel İlahiyat açısından değerlendirildiğinde Hıristiyanlık -başta da Katoliklik- tanımsal olarak bir 'din' değil bir 'kült'dür. Üç İsa'da işte bu yapısal farklılık çıkış noktası olarak benimsenmiştir.
Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet'i karşılaştırmalı İlahiyat açısından incelersek, sadece Hıristiyanlık'ta varolan bir olgu bu sistematiğin diğer ikisinden özde ayrıldığını kanıtlar. Bu temel ayrılık noktası şudur: Hıristiyanlık'ta birey, Tanrı karşısında kendi yetkisini kullanarak 'karar vermek' zorunda bırakılmıştır. Çünkü bu sistematikte, İsa'nın Tanrı mı yoksa insan mı, yoksa aynı anda her kisi mi ya da Tanrı'nın Oğlu mu değil mi sorusuna muhatap olan birey'dir. Neye inanacağına 'karar vermesi' gereken odur. Diğer bir deyişle, birey İsa'nın Tanrı olduğuna 'inanmak' isterse İsa'yı Tanrı yapar ve böylece aldığı 'karar' gereğince kabul eder. İstemezse de durum değişmez. bu kez İsa'nın İnsan olduğuna 'karar' verir. Karar'ın niteliği değişse de, 'karar'ı alan değişmez. Çünkü İsa'yı Tanrı ya da O'nun Oğlu ya da İnsan yapıp yapmamak birey'in alacağı 'karar'la gerçekleşir -ve tabiidir ki- sadece neye inanmak ihtiyacının duyuyorsa ona inanmaya karar vermiş olan birey için gerçeklik taşır bu 'karar', o kadar. Hıristiyanlık'ta iman etmeye 'karar' vermek de, 'iman'dan 'kuşku' (şüphe) duymak da 'insan'a ait bir haktır.“
“Bu kitap ilk kez 1992'de İngiltere'de ingilizce olarak yayımlandı ve tüm Hıristiyan-Musevi dünyasında büyük bir yankı uyandırıp tartışmalara yol açtı.“