Tefekkür tarihimizin ana meselelerinin başında felsefe-din münasebeti gelmektedir. Felsefenin İslama intikalinden itibaren felsefe ve din ilişkisini açıklamak asırlar boyu başlıca amaç olmuştur. Felsefe ve din arasında birini diğerine irca etmeye karşı olan düşünsel çabalar İslam fikir hayatının canlılığını muhafaza etmiştir. Bu canlılık kültür tarihimizde Tehâfütler vasıtasıyla Gâzâlî ve İbn-i Rüşd arasında cereyan eden fikir mücadelesinde göze çarpar. Osmanlılar tarih sahnesine geldiklerinde ise Fatih'in, fikir hayatına dinamik bir unsur getirmek üzere, felsefe ve din münasebeti meselesini tazelemek istediği ve ilim adamlarına bu konuyu incelemelerini emrettiği ve bu doğrultuda Hocazâde tarafından bu iki Tehâfütün mütalea edildiği bir eser ortaya çıkmıştır. Eserde, İslam felsefesinde Gazâlî ile başlayan Tehâfüt geleneği, İbn-i Rüşd'ün Gazâlî'ye yönelttiği eleştiriler ve Hocazâde'nin bu meseleleri ele alışı karşılaştırmalı olarak Tehâfütlerin orijinal metinlere dayanılarak değerlendirilmiştir.
Tefekkür tarihimizin ana meselelerinin başında felsefe-din münasebeti gelmektedir. Felsefenin İslama intikalinden itibaren felsefe ve din ilişkisini açıklamak asırlar boyu başlıca amaç olmuştur. Felsefe ve din arasında birini diğerine irca etmeye karşı olan düşünsel çabalar İslam fikir hayatının canlılığını muhafaza etmiştir. Bu canlılık kültür tarihimizde Tehâfütler vasıtasıyla Gâzâlî ve İbn-i Rüşd arasında cereyan eden fikir mücadelesinde göze çarpar. Osmanlılar tarih sahnesine geldiklerinde ise Fatih'in, fikir hayatına dinamik bir unsur getirmek üzere, felsefe ve din münasebeti meselesini tazelemek istediği ve ilim adamlarına bu konuyu incelemelerini emrettiği ve bu doğrultuda Hocazâde tarafından bu iki Tehâfütün mütalea edildiği bir eser ortaya çıkmıştır. Eserde, İslam felsefesinde Gazâlî ile başlayan Tehâfüt geleneği, İbn-i Rüşd'ün Gazâlî'ye yönelttiği eleştiriler ve Hocazâde'nin bu meseleleri ele alışı karşılaştırmalı olarak Tehâfütlerin orijinal metinlere dayanılarak değerlendirilmiştir.