Bu kitap 28 Şubat sürecinden başlayarak özellikle AKP'nin iktidara gelmesinin ardından orta sınıfları etkisine alan bir siyasi/kültürel/ideolojik değer olarak ulusalcılığın yükselişini ve tezahürlerini inceliyor.
Ulusalcılığın Kemalizm'le daha çok parçalı nitelikteki devamlılık ilişkisine değinerek onun tarihsel köklerinden çok güncel koşullarda üretilmesine vurgu yapıyor. Ulusalcılık adı verilecek yekpare ve bütünlüklü bir ideolojiden değil, daha çok birleştirilmiş yamalardan söz edilebileceğine değinen kitap, daha katı bir şekilde ve belli bir tutarlılık ve bütünlülük kaygısına sahip sağ ve sol kökenlerden gelmiş isimlerce oluşturulmuş "ideolojik önderliğin" ulusalcılığı ile "takipçiler" olarak tanımlanan orta sınıf kitlenin ulusalcılığı arasında bir ayrım yapıyor. Ulusalcılığı hem ("takipçiler" için) bir ruh hali, hem de ("ideolojik önderlik" için) bir ideoloji olarak inceleyerek, bu ikisi arasındaki farklılıkları ve örtüşmeleri dikkate alıyor. Çalışma aynı zamanda siyasal İslam'ın yükselişine karşı laik hassasiyetin nasıl etnik milliyetçiliğe ve Batı-karşıtlığına da elverdiğinin izini sürüyor. Ulusalcılığın sadece siyasi bir değer olarak değil çok daha bireysel kaygı ve hassasiyetlere hitap eden bir ruh hali olarak adeta orta sınıflar arasında paylaşılan ve dayanışılan bir değer olarak nasıl yükseldiğini de saptıyor. Son iki bölümünde ise ulusalcılığın Türkiye solunun söylemleriyle ilintilerine ve bir evrensel kategori olarak faşizmle ne kadar ilişkilendirilebileceğine ilişkin bazı gözlemlerde bulunuyor. Doğan Gürpınar doktorasını Sabancı Üniversitesi tarih bölümünde 2010 yılında tamamladı ve yakın Türkiye tarihine ilişkin çalışmalarını sürdürüyor.
Bu kitap 28 Şubat sürecinden başlayarak özellikle AKP'nin iktidara gelmesinin ardından orta sınıfları etkisine alan bir siyasi/kültürel/ideolojik değer olarak ulusalcılığın yükselişini ve tezahürlerini inceliyor.
Ulusalcılığın Kemalizm'le daha çok parçalı nitelikteki devamlılık ilişkisine değinerek onun tarihsel köklerinden çok güncel koşullarda üretilmesine vurgu yapıyor. Ulusalcılık adı verilecek yekpare ve bütünlüklü bir ideolojiden değil, daha çok birleştirilmiş yamalardan söz edilebileceğine değinen kitap, daha katı bir şekilde ve belli bir tutarlılık ve bütünlülük kaygısına sahip sağ ve sol kökenlerden gelmiş isimlerce oluşturulmuş "ideolojik önderliğin" ulusalcılığı ile "takipçiler" olarak tanımlanan orta sınıf kitlenin ulusalcılığı arasında bir ayrım yapıyor. Ulusalcılığı hem ("takipçiler" için) bir ruh hali, hem de ("ideolojik önderlik" için) bir ideoloji olarak inceleyerek, bu ikisi arasındaki farklılıkları ve örtüşmeleri dikkate alıyor. Çalışma aynı zamanda siyasal İslam'ın yükselişine karşı laik hassasiyetin nasıl etnik milliyetçiliğe ve Batı-karşıtlığına da elverdiğinin izini sürüyor. Ulusalcılığın sadece siyasi bir değer olarak değil çok daha bireysel kaygı ve hassasiyetlere hitap eden bir ruh hali olarak adeta orta sınıflar arasında paylaşılan ve dayanışılan bir değer olarak nasıl yükseldiğini de saptıyor. Son iki bölümünde ise ulusalcılığın Türkiye solunun söylemleriyle ilintilerine ve bir evrensel kategori olarak faşizmle ne kadar ilişkilendirilebileceğine ilişkin bazı gözlemlerde bulunuyor. Doğan Gürpınar doktorasını Sabancı Üniversitesi tarih bölümünde 2010 yılında tamamladı ve yakın Türkiye tarihine ilişkin çalışmalarını sürdürüyor.